Olaylar Ve Görüşler

Sayısal çıplak gerçekler

09 Mayıs 2017 Salı

İktidar partisi, referandumdan yedeğine ve himayesine aldığı MHP ile birlikte aşikâr bir gerileme sergileyerek çıktı.

15 Nisan referandumu, toplumun tüm kesimleri için alışılmışın dışında bir dikkat yoğunlaşmasına yol açtı. Son yıllarda, topluma iktidar gücü dayatmalarıyla empoze edilmiş olan sosyokültürel ve politik toplum ve devlet yönetimi biçiminden hoşnut olanlar, sistemin daha da katmerlenerek yürümesi yolunda beklentilere sahipti. Buna karşılık toplum çıkarları, ulusal onur, hakkaniyetçilik, paylaşımcılık gibi uygar arayışların peşinde olanlar, daha da karanlık olacağını düşündürten bir geleceğin planlanmasına karşı çıkıyorlardı. Sosyal dengeler oluşumunun doğasından kaynaklanan bazı karşıtlıklara ek olarak, iktidar gücünün gittikçe kışkırttığı uzlaşamama tavrı toplumdaki bu iki farklı bekleyiş gruplarını kutuplaşmaya götürdü. Sonuç olarak, kutuplaşan bu grupların aynı sayısal güçte olduğu ortaya çıktı. Yürütülen müthiş baskılı ve baskıcı seçim kampanyasının da kaçınılmaz bir ürünü olarak hayatından memnun olduğunu ifade edenlerin ezici bir farkla üstünlük sağlayacağını tahmin edenler bulunuyordu. Buna karşılık, boğazları artık çok fazla sıkılma noktasına gelmiş tepkili yurttaşların güçlü bir sosyal reaksiyon gösterebileceği de düşünülüyordu. Yakın geçmişin seçimleriyle hem sosyal gerçekleri yansıtış biçimleri hem de sayısal dengeleniş biçimleri üzerinde yakından kafa yormuş olanlar, “evetçiler”in çok küçük bir farkla bu referandumdan üstün çıkabileceklerini düşünüyordu. Öyle de oldu.

Anket oyunları

Ortalıkta dolaşan yorumsal laflara bakıldığında, “şu partinin tabanından bu partinin bünyesine kaymalar olduğu; kentliler ile kırsal kesim yurttaşlarının keskin bir sosyal coğrafya ayrılığı göstererek ayrı taraflara savrulduğu” türünden yalan yanlış tanımlarla karşılaşıyoruz. Adına kamuoyu araştırmaları denen anket oyunları, çok basit aritmetik işlemlere bile aklı ermeyenlerin dilinde, iktidar partisinin bu seçimlere güçlenecek biçimde hazırlandığını ortaya dökme eğilimindeydi. Sonrasında da iktidar partisinin yalaka tavırlarla şişirilmiş, üstün sayısal güç sergilemesi yapamamış olmasına karşın seçimleri başarıyla atlattığını söyleyen vasat zekâlıların teslim aldığı bir düşünce fakirliği sergilenip duruyor. Kamuoyu düşüncesini ve tavrını, siyasal partilerin seçim dönemlerine damga basacak tepkilerini de etkileyici biçimde ortaya dökme bir moda haline geldi. Gerçek matematiksel düşüncenin rasyonel sağlamlığından uzak sadece düz aritmetik işlemlerle siyasal ortama dalan gözü kara amatörler, beklentilerinin tatmin edici gerçekleşmesini yakalayamamanın sıkıntısı içinde yalan yanlış laflar edip duruyorlar. Siyasal yaşamımızın son birkaç yılı boyunca ve son seçim kampanyası döneminde daha da pekişmiş bir yoğunluk içinde önde gelen haber kanalları mevcut iktidar partisinin borazanını çalıp durdular. Muhalif ve aykırı görüş dile getirebilecek ve aklı başında görüşlere sahip insanlardan, çok az sayıda davetli kullanıp meydanları iktidar yardakçılarına bırakmayı becerdiler. Toplum, “Suret-i Hak”tan gözüküp sürekli sağa vuran karanlık dövüşçüleri izleme durumunda kaldı. Bir bölümü ise daha cüretkâr sağ tavır sergilemekten hiç çekinmeyen, aralarına faşigenlerin de serpiştirildiği cahil sürüsü görüntüsüyle ortalıkta dolaştı. Söylediklerinin, karanlık çağırıcısı ve çağrıştırıcısı söylemler olduğu aşikârdı. Ayrıca akıl almaz bir farklı düşünce tahammülsüzlüğünü sürekli dile getiriyorlardı.

Aslında kaybettiler

Oysa iktidar partisi, bu seçimlerden yedeğine ve himayesine aldığı MHP ile birlikte aşikâr bir gerileme sergileyerek çıktı. Ekran gevezeliklerinden ve mevcut iktidar lehine yontuculuk çabalarından arındırılarak sade bir aritmetik işlem dizisiyle referandumun bir anatomisini çıkarmak aslında, aşağıdaki denemenin de göstereceği gibi, pek zor değildir. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) ilan ettiği sayısal verilere göre 58 milyon 292 bin kayıtlı seçmenin yüzde 85,43’ünün katılımıyla 49 milyon 800 bin oy kullanıldığı anlaşılmaktadır. Ülkemizdeki alışılmış bir seçim klasiği olarak 862 bin gibi yüksekçe bir hatalı ve geçersiz oy kullanımı durumundan sonra ulaşılan ve sonuçları belirleyecek oy sayısı ise 48 milyon 936 bin. Bunun 25 milyon 157 bin kadarı (yüzde 51,41’i), “Evet” oylarıdır; 23 milyon 779 bin (yüzde 48,59’u) kadarı da “Hayır” oylarıdır. “Evet” ve “Hayır” oyları değerlerinden hareketle, siyasal partilerin bir önceki seçime göre ne tür bir gelişme ya da gerileme gösterdiğini kestirebilmek üzere çoğu iktidar yandaşı uzmanı olmak üzere çeşitli kişiler, AKP’yi zafer kazanabilmiş gösterecek rakam ve mantık oyunları içine girmiş bulunuyorlar. Oysa 2015 Haziran ve Kasım seçimleriyle karşılaştırmalı bazı sayısal değerler yan yana konduğunda bu uzmancıkların ve düşünce şekillendiricilik arayışçılarının anlatmaya çalıştıkları çok geçersiz kalıyor. Son 1,5 (bir buçuk) yılda, geçerli oy sayısı 1 milyon 650 bin kadar artmıştır. Bunun, “Evet” ve “Hayır” oyları arasında nasıl bölünebileceği bir miktar spekülatif tahminlere açıktır. Ancak, bu geçerli oy artışının büyük bölümünün ilk kez oy kullanan yeni seçmenlerden geldiğini tasarlayabilmek zor değildir. “Hayır” eğilimine dayanak oluşturmuş yörelerdeki bu taze seçmen oyu dağılımının AKP’yi çok mutlu edecek cinsten olmadığı da açıktır. Bu bulgu, referandum sonuçlarının yorumlanmasında sayısal detay olarak önemli bir noktaya işaret etmemekle birlikte, bir-iki sene sonranın seçimlerinde ortaya çıkacak yeni seçmen eğilimlerine ışık tutması yönüyle altı çizilmesi gerekli anlamlı gözüken bir duruma işaret etmektedir.

Çıplak gerçek

Öte yandan, 2015’in iki seçiminin ortalaması olarak AKP’nin 21 milyon 500 bin mertebesinde oy toplamış olduğu kestirilebilir. (18,8 ile 23,6 milyonun ortalaması) Buna MHP’nin 6 milyon civarında olduğu tahmin edilen oyları ve büyük partiler dışında geri kalan tüm partilerin “Evet”e eğilim gösterebilecek oylarının sayısının 3 ile 3.5 milyon arasında değişebileceği düşünüldüğünde ve Güneydoğu’da değişik oluşumların etkisiyle AKP üzerinden giderek “evet” oyu destekleyicisi 750 bin dolaylarında bir oy da hesaba katıldığında, hepsi birlikte 31 milyonu aşan bir rakam ortaya çıkmaktadır. Bu, potansiyel “evet” tabanının bir sayısal göstergesidir. Oysa sandıktan 25 milyon “Evet” oyu çıkmıştır. Aradaki farkın AKP’nin mi MHP’nin mi kaybı olduğu konusunda taraflar birbirlerini, muhtemel bir iktidar ortaklığı durumunu da gözeterek, fazla hırpalamadan ama 6 milyon civarındaki sağ potansiyel oy azalmasının sorumlusu olarak birbirlerini göstermeye devam etmektedir. Muhtemelen de devam edecektir. Bu 6 milyonluk azalmanın, tümüyle MHP tabanındaki oy kaymasından gelmiş olması mümkün değildir. Zaten kendisi sadece 6 milyon dolaylarındadır. Ne kadarının hangi partiden geldiği hususunda taraflar gizlice birbirlerini yiyedursunlar, AKP’nin 2015’teki ortalama 21.5 milyonluk gücünden epeyce bir miktar kaybederek 18-19 milyon düzeylerine inmiş olabileceğini tasarlamak rahatlıkla mümkündür. Oyların yüzde oranlarını merak edenler için de bu rakamların yüzde 38 ile yüzde 40 arasına düşüyor olduğunu tüm taraflar görmelidir. Bu çeşit yaklaşık sayısal işlemlerde, eksi (-) ya da artı (+) olarak yüzde 5 hata yapılmasına olağan gözüyle bakılabilir. Buradan hareketle sağ eğilimlere ve özellikle AKP’ye dayanak verecek bir toplam düzeltme ile yüzde 40 değerinin kendi bünyesi içinde yüzde 5 arttırılmasıyla yüzde 42- 42,5 oranlarında kendini göstereceği söylenebilir. Referandum galibi olarak üzerinden günler geçtikten sonra hâlâ ilan edilmeye çalışılan AKP ile ilgili çıplak gerçek aslında budur.

ERHAN KARAESMEN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları