Adalet ile birlikte toplum siyasi iktidarın esiri oluyorsa

14 Mayıs 2017 Pazar

Bir bilim dergisinde rastladım. 1927’de düşünce özgürlüğü üzerine ABD’de tartışma var. Bazı düşünceler zararlı ve yanlış görülüyor, ayrıca gerçekleri çarpıtmak amacıyla pek çok düşünce ortalıkta cirit atıyor... Milletvekilleri, hukukçular, medya tartışıyor.
Louis Brandeis, ABD Yüksek Mahkeme üyesi ise gerçeklerin er geç ortaya çıkacağını belirterek, bugüne kadar adeta bir ilke olarak kabul edilen şu sözü söylüyor:
Çözüm, insanları zorla susturmak yerine, daha çok konuşmalarına izin vermekte yatıyor.”
ABD’de bu ilke geçerli... Ama Avrupa farklı; hakaret, nefret suçu işleyen vb. konularında “düşünce özgürlüğü”nün sınırları (başkalarının hakları) çiziliyor ve ceza maddeleri devreye giriyor.
“ABD liberalizmi” ile “Avrupa liberalizmi” farklı.
Avrupa devrimlerden, büyük savaşlardan geçerek kültürünü süzmüş ve oturtmuş. Bazen mesela Ermeni soykırımı olmadı demek yasaktır gibi, ucube noktalara uçsalar da ve tarihsel tartışmalara siyasi hükümlerle müdahale etseler bile...
 
‘Güneş balçıkla sıvanmaz’, tamam da...
Mesela bazı iktidar ucubelerinin Atatürk’ü aşağılamak için, gerçeklerle ilgisiz sözlerine ne diyeceğiz, “fikir özgürlüğü” mü? “Bırakalım, gerçekler eninde sonunda ortaya çıkacaktır” mı diyeceğiz? Peki, ya “çıkmazsa” veya çıktığında ise çok geç kalındıysa ve bu yüzden “atı alan Üsküdar’ı geçtiyse”?
Yukarıda sözünü ettiğim yazıda, günümüz gerçeğinin çok farklılaştığı belirtilerek şöyle deniyor:
Brandeis’in düşünce özgürlüğünün gücünü savunduğu görüş günümüzde çağ dışı kaldı. En doğru bilgilerin halk arasında en çok yaygınlık kazanan bilgiler olmadığı, tam tersine, ana akım medyanın bir yığın uyduruk görüş ve öykülere yer verdiği görüldü... düşünceler pazarında... iyi görüşlerin öne çıkmaları da söz konusu olamaz.”
Yaşadığımız zamanları anlatıyor. Toplum yalanlarla gerçekler arasında bir salıncakta.
 
‘Siyasi adalet’ devrede
Türkiye’de bir düşünceyi dile getirmek bile suç sayılıyor, bu iki kıtanın gerçeklerinden o kadar uzağız ki! Sıfır delil ile insanlar içeri tıkılıyor, siyasi karar ve talimatlarla muhaliflerin defteri dürülüyor.
Vay habere o başlığı nasıl koyarsın” diye Cumhuriyet Portal’ın yöneticisi Oğuz Güven gözaltına alınıyor. Evet, habere konan  o başlığı hiç onaylamam, şanssız, ama bu Gazete yönetimini ilgilendirir. Başka kimseyi değil.
Bu konu normalde basın özgürlüğü kapsamındadır ve “adaleti mekanizmasını” da ilgilendirmez.
Siyasi güdümün altına girdiyseniz; basın özgürlüğü, kişi hak ve özgürlükleri mezara gömüldüyse, adaletin yerine geçen “siyasi adalet” kendiliğinden işlemeye başlar.
Türkiye’de, adalet dağıtıcıların başındaki zevatların siyasi kudretlilerle al takke ver külah “günah” ilişkileri içine girdiği ve iktidarın adaleti güdümüne alıp siyasi olarak dağıtmaya başladığının artık inkâr edilemez noktasındayız.
 
Yargıçların hepsi resmen AKP’li
İktidarın, avukatları yargıç yapma kararı üzerine yazıldı ki, FETÖ’cülerin yargıdan temizlenmesinden sonra büyük açığı, kolay yoldan AKP’li yargıçlarla kapatacaklar.
Hemen bu saptama daha ilk atamada doğrulandı: Adli ve İdari yargıya hâkim olarak atanan 106 kişinin tamamı, ama tamamı, AKP teşkilatından, çevresinden, AKP’li olarak bilinen avukatlardan oluşuyor.
CHP Grup Başkan Vekillerinden Levent Gök, iyi bir araştırma yapmış ve tek tek saptamış... AKP’nin, mesela Zonguldak gençlik il başkanlığını yapmış... Sultanbeyli AKP kurucusu... Melih Gökçek’in avukatı... Giresun parti yönetimi üyesi... Milletvekili adayı... Ensar Vakfı Ankara Şube Başkanı... Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’ün kızı... Adalet Bakanlığı özel kalem müdürü...
Tamamı Türkiye çapında AKP’liler... Hepsi adalet dağıtacak...
 
Siyasi ahlak ve adalet açısından utanç...
Parti devleti diyoruz ya... Bu liste onun fotoğrafı.
Sedat Ergin, dünkü yazısında, 165 gündür tutuklu olan Doğan Holding Ankara Temsilcisi Barbaros Muratoğlu’nun dosyasını inceliyordu.
Yöneltilen suç sıfır. Tek iddia bir telefon no’su: FETÖ’cü birisine aitmiş. Fakat araştırılıyor ki Vodafone’un müşteri temsilciliği telefonu.
Fakat adalet dağıtıcılarından kimse tahliye etmeye cesaret edemiyor.
Sedat yazamayacak, ben belirteyim: Açıkça, siyasi esir olarak alınmış Barbaros Bey. Aydın Doğan ve Medya Grubu’na karşı.
Adalet mi dediniz? Gök ile el ele tutuşan Bakan adaletle ne kadar uyuşuyorsa... İktidar ve adalet ne kadar uyuşuyorsa...
Birbirine ne kadar uyuşmayan kavram ve fotoğraflarla iç içe yaşıyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları