Haksız hukuk!

15 Mayıs 2017 Pazartesi

Bu ülkenin düzeni 16 Nisan halkoylaması sonrasında önceki döneme göre çok farklı bir nitelik kazanmış bulunuyor.
Hukukun en tepesinde bulunan ve haksızlıkları ortadan kaldırması beklenen kurumlar, hak ve adalet dağıtan kurumlar olmaktan çıkıyor; birer haksızlık kaynağı kurum özelliği kazanmış bulunuyor; haksızlık dağıtıyor.
 
Başı siyasallaşan hukuk!
AKP iktidarında ülkenin hukuk düzeninin en tepesinde yer alan kurumlar, adıyla, sanıyla Anayasa Mahkemesi-AYM, Yargıtay, Danıştay ve Yüksek Seçim Kurulu-YSK tamamıyla siyasetin istediği gibi biçimleniyordu. Son anayasa değişikliğiyle bu biçimlendirme iyice pekişti. Avukatlar dışında kalan hukuk düzenini yöneten Hâkimler ve Savcılar Kurulu-HSK de artık tam boy siyasetin içindedir.
Burada yalnızca iki kuruma değiniliyor; YSK ve Danıştay.
YSK bir ay önce yapılan halkoylamasının sonuçlarını kuşkudan uzak bir açıklığa kavuşturamıyor. İlgili yasaya açıkça aykırı olan bir uygulamaya onay verdiği için yalnız kendi açıkladığı yüzde 48.6 oranında olan hayır diyenlere değil, bütün seçmenlere ve topluma haksızlık ediyor.
Dahası var; YSK bu halkoylaması sonuçlarına hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıklık kazandırmazsa, bu ülkede bundan sonra yapılacak bütün seçimlerin sonuçlarının tartışma konusu olacağının ve bu nedenle artık demokrasinin anlamının kalmayacağının ayırdına varamıyor.
Geçen hafta Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’ün kurumun 159. kuruluş gününde yaptığı konuşma tamamıyla AKP yandaşı sayılmasını gerektirecek kadar siyasiydi.
HSK üye seçiminin nasıl siyasileştiğine değinmeyen Başkan, içlerinde bugün 197 gündür özgürlüklerinden yoksun bırakılan Cumhuriyet’in 12 çalışanının da bulunduğu hapisteki 157 gazetecinin durumu, geçen onlara Cumhuriyet’ten bir yenisi daha eklendi; idam cezası; Vikipedia’ya erişimin engellenmesi gibi çok önemli güncel hukuk konularına girmekten özenle kaçındı.
Danıştay Başkanı, hukuk ilkeleri açısından da asla onaylanamaz iki yanlış yaptı.
Birincisi, Başkan, 16 Nisan anayasa değişikliğinin kuvvetler ayrılığını belirginleştirdiğini ve güçlendirdiğini, hiçbir hukuk çözümlemesi temeline dayandırmadan söyledi. Oysa halkoylamasına sunulan anayasa değişikliğinin en belirgin özelliğinin kuvvetler ayrılığına son vermesi olduğu, ülke içinde ve dışında tarafsız hukuk dünyasının ortak görüşüydü.
 
Hakkınızı bizde aramayın!
Danıştay Başkanı, konuşmasında OHAL-olağanüstü hal kararnamelerinin demokrasinin korunması için çıkarıldığını söyleyerek açıkça taraf oldu.
Oysa, OHAL nedeniyle haksızlığa uğrayan yüz binin üzerindeki kamu çalışanının, bunların içinde 4 bin 500 dolayında bilim insanının; daha da önemlisi 70 güne yakın bir süredir açlık grevi yapan ikisinin, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın, görevlerine dönmek için idare mahkemelerinden sonra başvurabilecekleri yer idari yargının tepesindeki Danıştay’dır.
Danıştay Başkanı, OHAL konusundaki bu sözleriyle, kesinlikle kaçınması gereken bir tutum sergiliyor, daha yargılama yapmadan bu konudaki kararını açıklamış oluyor. OHAL nedeniyle haksızlığa uğrayanlara hakkınızı aramak için bize gelmeyin demeye getiriyor.
Hukukun en tepesinin bu tür tutum ve davranışlarının, alt basamaklara inmemesi; hukuk, ceza ve idare mahkemelerinin kararlarına yön vermemesi düşünülemez.
Hukukun siyasallaşarak haksızlıkları haklı gösteren duruma gelmiş olması bu topluma ve onun geleceğine yapılabilecek en büyük kötülüktür. Siyasallaşan hukuk, tarihin kanıtladığı gibi, her toplum için büyük bir yıkımdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları