İslamofobiyle mücadelenin ilk şartı: Aynaya bakmak!

19 Mayıs 2017 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığı İslamofobiyle mücadele yolunda kapsamlı ve üç aşamalı bir girişim başlattığını açıkladı. İlk aşama, önümüzdeki hafta, 22-25 Mayıs’ta Sakarya’da düzenlenecek toplantıda Diyanet’in yurt dışı temsilciliklerinde çalışan görevlilerin katılacağı bir toplantı…

Dünyanın 120 ülkesinde Diyanet’in temsilcileri var. Belli ki bunlarla yapılacak toplantı ile İslamofiye ilişkin yurt dışındaki tablo masaya yatırılacak ve bir durum değerlendirmesi yapılacak.

İkinci aşama, “Avrupa Müslümanlığı” ile temasa geçmek. Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanların, İslami çevre ya da oluşumların temsilcileriyle bir buluşma gerçekleştirilecek. Böylece daha geniş ölçekte, Müslümanlardan oluşan beynelmilel mahiyetli bir "anti-İslamofobi" cephesi oluşturulmaya çalışılacak.

Nihayet üçüncü aşamada da diğer dinlerin liderleri, temsilcileri ile bağlantı kurularak gayrimüslim dünyada giderek yaygınlaşan İslamofobiyi, “İslamofili”, yani İslam sevgisi, sempatisine dönüştürme yolunda mesai harcanacak.

Başkan Mehmet Görmez, İslamofobi’nin geldiği noktanın kendilerini endişeye sevk ettiğini belirterek ortada artık “fobi”den (korku) öte bir nefret ve düşmanlığın söz konusu olduğunu ve bunun siyaset ya da medya alanından toplumsal katmanlara inmeye başladığını belirtmiş.

Önce bir küçük düzeltme: “Fobi” sözcüğü (“phobia”) bir şeye karşı çok da mantıklı olmayan korku anlamı taşımakla birlikte, herhangi bir isme son-ek olarak bağlanıp kullanıldığında zaten nefret, düşmanlık anlamlarını da taşır. Mesela “homofobi”, eşcinsel korkusu/nefreti/düşmanlığıdır.

Dolayısıyla İslamofobi de zaten baştan itibaren İslam’a ilişkin korku dolu nefret ve düşmanlık olarak kavramsallaştırılmıştır.

Ama elbette işin sırrı korkudadır.

Korkudadır da bunu, yani İslam korkusunu giderme, İslamofobiyi yenme yolunda Diyanet’in geliştirmeye çalıştığı mücadele stratejisi, bence yanlış yörüngeleniyor.

İslamofobiyle mücadele yolunda yabancı ülkelerdeki Diyanet temsilcileriyle istişareden başlanarak kademe kademe hep dışarıda ve dışa dönük bir çalışma planı oluşturulmuş görünüyor.

Hâlbuki Diyanet, bu mücadeleyi içeriden, içe dönük, hatta en önce kendisine dönük bir değerlendirmeyle başlatmalı!..

İslamofobiyi tetikleyen unsurların tespiti yolunda önce “özdüşünümsel” ve özeleştirel bir perspektiften hareketle “içsel” pürüzler giderilmeli.

Mesela senelerdir bu memlekette ortak bir sevinç, umut ve heyecanla yeni bir yılı karşılamak isteyenlere “Yılbaşı” kutlamasını, Noel’le bağlantılandırıp haram ediyor musunuz, etmiyor musunuz?!
Dünya âleme, demek ki İslam yılbaşı kutlamasına karşı, Noel’den de hiç haz etmiyor algısı yayıyor musunuz, yaymıyor musunuz?

Bu algı, İslam’a yönelik bir korku, endişe ve antipatiyi tetikliyor mu, tetiklemiyor mu?

Mesela bırakın gençleri, nişanlıların dahi flört etmesi, el ele tutuşmaları uygun değildir diye fetvalar verip kadın-erkek ilişkilerinin gündelik seyrine dönük kısıtlayıcı tasarrufların önünü İslam adına açıyor musunuz, açmıyor musunuz?

“Altı yaşında çocukla evlenilebilir”“çalışan kadın fuhşa davetiyedir”“3 yaşında kız çocuğu ‘amca’ların yanına külotla çıkmamalı”“televizyonda kadın spiker izlemek caiz değil” diyen, kendini de “âlim” sayan-saydıranlara seyirci kaldınız mı, kalmadınız mı?

Mesela erkeğin küpe takması da, kadının kaşını-kılını aldırması da mekruhtur diye ahkâm kestiniz mi, kesmediniz mi?

İran’da bile yasaklı olmayan evrim teorisi, sizin ülkenizin Milli Eğitim Bakanlığı’nca müfredattan kovuldu mu, kovulmadı mı?

Televizyonlarınızdaki “Payitaht” yaftalı uydurma tarih dizilerinizde anti-semitizm, “Hristiyanofobi”, Batı düşmanlığı var mı, yok mu?..

Yahu daha ne olsun, İslamofobiyi tetikleyecek amilleri niye dışarıda arıyorsunuz ki?!

Önce bir kendinize bakın, aynadaki görüntüyü toparlayın da…

İslamofobiden şikayet etmesi gereken en son merci siz olmayın!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları