İran’daki saldırıyla çember kapanıyor

08 Haziran 2017 Perşembe

Ortadoğu’da istikrarsızlık yaşamayan tek ülke vardı, o da İran’dı...
Mayıstaki son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “şahinlere” karşı ikinci dönem için gene Ruhani kazanmıştı.
Bu, Trump’a rağmen, İran’ın “dünyaya açılım” çizgisini sürdüreceği ve içerde “reformculara” karşı baskıcı, yıldırıcı politikalar uygulamayacağına dair yeni beklentiler, umutlar ve coşku yaratmıştı.
Coşku çok kısa sürdü. Zafer kutlamaları bitmeden ABD Başkanı Donald Trump’ın Ortadoğu’ya yaptığı ilk gezide “Ruhani İran’ı” kılıç dansları arasında hedefe oturtuldu.
ABD Başkanı kol kola girdiği Suudi Kralı Salman’la İran’ı, Ortadoğu’daki bütün belaların başı, “çıban başı” ilan etti. Ve tez elden yalnızlaştırılmasını istedi.
Dünyanın tüm coğrafyalarında artık “yürüyen bir badire” diye tanımlanan Trump, böylece Ortadoğu’da yeni bir “şer ekseni” açmış oldu. Yıllardır İran’ı zaten hedef olarak gören Suudi Arabistan rejimine böylelikle yepyeni bir “yeşil ışık” yakılmış oldu.
Savaşı bir süredir “İran topraklarına taşıma” emellerinden söz etmeye başlayan Suudi yöneticiler, bunun üzerine ABD Başkanı’nın bu açıklamalarıyla cesaret kazanarak “Biz istedik bir göz, sen verdin iki!” havasına girdiler.
Son on beş günde bölgeyi kıvılcım çakılsa yakacak derecede geren bu baş döndürücü gelişmelerin üstüne İran için verilen “yalnızlaştırma” komutuna uymayan ve üstüne “Ruhani’yi zaferi için tebrik eden!” Katar’a, derken bir de baktık bir abluka dayatıldı...

Baskı artacak
İran Parlamentosu ve Humeyni türbesine yapılan dünkü çifte IŞİD saldırısı işte böyle bir ortamda cereyan etti.
Kırk yıllık geçmişi olan İran Devrimi’nden bu yana ilk kez “rejimin kalbini” hedef alan bu kerte üst düzey bir saldırıyı gerçekleştiren teröristler, Ruhani’ye muazzam bir darbe indirmiş oldular. 19 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin “ılımlıların açık ara zaferi” ile noktalanan serüveni, üzerinden ay geçmeden böylece geriye çevrildi.
CNN Türk’e konuşan Reuters muhabiri Perisa Hafızi’nin bu bağlamda dikkat çektiği üzere “Bu konu İran’da olayları karıştıracak. Devrim Muhafızları güçlenecek ve baskı artacak”tır.
İran’daki saldırıların ilk sonucu bu: Sandığı “ılımlılara” yitiren Devrim Muhafızları’nın ellerinin güçlenecek olmasıdır.
Cihatçı Sünni örgüt IŞİD’ın bu kalibredeki bir saldırıyı, çok ciddi bir polis ve güvenlik devleti olan İran’da herhangi bir “iç destek” almadan gerçekleştirmiş olmasını düşünmek hayli zor.
Bu nedenle gözler bu “iç desteği” sağlamış olabilecek ufak Sünni azınlığa dönecek. Bu da öteden beri İran’ın büyük hassasiyet gösterdiği mezhep paranoyasını kaşıyacak. IŞİD’ın İran’daki Sünni azınlığı Şii rejime karşı ayaklanmaya kışkırtan videoları bu bağlamda yeterince kaygı verici ve dikkat çekici.

IŞİD Londra’dan Tahran’a...
İçerde “şahinleri” güçlendiren ve Sünni azınlığı basınç altına alan bu büyük istikrarsızlık etkilerinin yanında İran’a sıçrayan IŞİD terörünün artık tam bir “küresel” olgu halini aldığını görüyoruz.
İngiltere’de üç ayda üst üste üç saldırı düzenleyen IŞİD, operasyonlarının çapını İran’a yayarak, doğu ve batıda tüm coğrafyalarda aktif olabilen bir küresel fenomene dönüştüğünü kanıtlıyor.
Ortadoğu’da toprak yitirirken, “terör operasyonlarının” boyutunu ve çıtasını katlıyor...
İnsanı soluksuz bırakacak kertede hızlanan bir zamanlamayla birbirine eklemlenen bu çok tehlikeli gelişmeler yaşanırken soluğu; “Bu olaylarla ilgili Türkiye ile yakın görüş alışverişinde bulunmamıza ihtiyaç var” diyerek Türkiye’de alan İran Dışişleri Bakanı Zarif’in “görüş alışverişi” çağrılarını azami ilgi ve en üst düzeyde destekle izlemek gerek.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları