T.C.K’nin 38. Maddesi!

27 Mayıs 2014 Salı

Gezi Parkı’nda, Taksim’de ve Okmeydanı’ndaki polis cinayetleri tırmanıyor. Artık ok; Okmeydanı’ndan çıktı, İstanbul’da Kadıköy, Sultangazi, Sarıgazi, Sancaktepe’ye, Türkiye’deki çeşitli kentlerde gösterilerle, yürüyüşlerle suya atılan taş gibi yayılıyor.
Bu gelişimden ürken İmam Efendi “(…) Allah aşkına bütün bunlara karşı polis eli kolu bağlı mı duracak? (…) Polis nasıl sabrediyor anlamıyorum!” diyor. 24 Mayıs Cumartesi günkü Cumhuriyet’in “Vur emri gibi…” başlığı, gerçek tanıyı koydu.
Daha önce Soma olaylarında İmam Efendi “Kan tacirlerine karşı sessiz kalmayacağız…” dedi. Artık ödü patlıyor! Anımsatalım, polisi, “öldürmeye nüfuzunu kullanarak azmettiren” İmam Efendi “Türk Ceza Kanunu’nun 38. maddesindeki” suçu işlemedi mi?
1- Başkasını suç
işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.
2- Üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme halinde, azmettirenin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır.”

***

İmam Efendi ne diyor? “(…) Berkin Elvan’ı anmak için okullarda törenler düzenleyeceklermiş. Şu hale bak yahu! Biz bu ülkede, kusura bakmayın her ölüm hadisesinde tören mi düzenleyeceğiz? O zaman bütün işleri bırakıp törenlere bakalım. Ölmüştür, geçmiştir…”
Aynı tarihte İmam Efendi, İsrail’de Mavi Marmara Gemisi olayında yaralanan, 4 yıl yoğun bakımdan sonra geçen hafta ölen Uğur Söylemez’in evine gidip Kuran okudu. Demek ki Berkin’in ölümü “ahval-i adiye”den idi!
İki Uğur öldü. Bir başka ülkenin sınırında eylem yapan Uğur Söylemez İsrail kurşununa, cemevinde bir cenazeye başsağlığına giden Uğur Kurt ise İmam Efendi’nin polisinin kurşunu ile kurban edildi. İmam Efendi’nin mantığına göre -tabii kaldıysa- “Allah aşkına bütün bunlara karşı polis eli kolu bağlı mı duracak?”tı!
Mısır’daki gösterilerde aşırı dinci “Müslüman Kardeşler” örgütünün yöneticilerinden Muhammed El Baltacı’nın kızı Esma açılan ateşle öldürülmüştü. Başbakan, Esma için hüngür hüngür ağlarken “Rabia” işareti de yapar olmuştu. Demek ki çocuk Berkin’in ölümü “ahval-i adiye”den idi!

***

Yalova’da “yemek faturaları yolsuzluğu” ile gündeme gelen AKP’li belediye başkan adayını seçimde desteklemeye giden İmam Efendi ne diyor?
Adnan Menderes’e
yapılan aynı oyunu bize de oynamak istediler. Her türlü iftira, ithamla ve kirli tahrikle üzerimize geldiler. 17 Aralık sonrası için hazırlanmış iddianameler, polis fezlekeleri şimdi elime geçti. Bu tutanaklarda benim için de ne vardı biliyor musunuz? Bakın çok manidar! ‘Dönemin Başbakanı’ ifadesi geçen iddianame hazırlamış polis benim için… O güvenlik polislerine sesleniyorum. Siz bunu 17 Aralık öncesinde hazırladınız. Aralık geçti. Ocak, şubat, mart, nisan da… Mayıs da bitiyor. Sen nasıl bir polissin? Nasıl böyle bir şey yaparsın?”
İmam Efendi AKP Hükümeti’nin iki çeşit polisi olduğunu vurguluyor. Biri, “göstericiye kurşun atmalı”, ötekisi ise “yolsuzluğa adı karışan başbakandan hesap sormamalı”…
Menderes’e ne olmuştu? O günleri yaşadığım için çok iyi bilirim! Anımsayalım! Ekonomik ve siyasal açıdan iktidarı sallanan Menderes’in başı dönmeye başlayıp mantıktan uzaklaşınca “muhalefeti ve bir kısım basının davranışını inceleyecek TBMM komisyonunu” amaçlayan “tahkikat yasasını” TBMM’ye sundu.
Yasama ile yargı ayrı olması gerekirken bu komisyona “yargı yetkisi” tanındı. Yasa, Demokrat Parti oyları ile kabul edilince, İstanbul Üniversitesi’nde öğrenciler gösteri yaptılar. Polisin ateşiyle öğrencilerden Turan Emeksiz öldü, yaralanan Hüseyin Onur’un bacağı kesildi. Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenciydim. Biz de 29 Nisan’da Hukuk Fakültesi bahçesinde, bu gelişmelere tepki gösterisi yaptık. Polis, bize de ateş açtı. Sınıf arkadaşlarımdan Altan Güven ve Tülay Demokan yaralandı.
O gün sıkıyönetim ilan edildi. Tahkikat Komisyonu toplandı. İlk ve son kez üç kişi hakkında TBMM’den “gıyabi tutuklama kararı” çıktı. Bunlardan biri dönemin CHP Gençlik Kolları Sekreteri Hikmet Çetin. İlginçtir, yıllarca sonra TBMM’ye başkan seçildi. İkincisi SBF Fikir Kulübü Başkanı Yalçın Küçük. Yıllarca sonra çeşitli kitapların yazarı olmakla kalmadı, profesör oldu, ömrü hücrelerde geçti. Üçüncüsü SBF Öğrenci Derneği Başkanı Özgen Acar! O günlerde söylemimiz şöyleydi: “Olur mu böyle olur mu? Kardeş kardeşi vurur mu? Kahrolası diktatörler, bu dünya (vatan) size kalır mı?”

***

İmam Efendi Soma’ya gitti, bırakın özür dilemeyi, bir işçiye “Yuh çekersen tokadı yersin!” demekle kalmadı ve dediğini de yaptı.
İmam Efendi Ford Otosan’ın Yeniköy’deki fabrika açılışına gitti. Koç’lara yönelik şiddetli tepkilerine karşın bu açılışa gidişindeki çelişkiyi soran bir basın mensubuna, “Yatırım yapana kin tutmam!” yanıtını verdi. Demek ki İmam Efendi’nin kindarlığı varmış! Anlaşılan Gezi Parkı, Taksim, Okmeydanı ya da yurdun çeşitli yörelerinde insanların polis kurşunları ile öldürülmelerine bu kindar yanı nedenmiş!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olayları şöyle değerlendirdi: “Bir diktatöre özgü açıklama. Protesto haktır. Bir dikta yönetiminin geçerli olduğunu sadece ben söylemiyorum. Artık bunu bütün dünya görüyor. Bütün dünya ile kavgalı… Biz ‘Yurtta sulh, dünyada sulh’ felsefesi ile yetiştik. Ama şimdi Erdoğan’ın savaş tamtamları var.”
Bildiğim gerçek, İmam Efendi, kendisini Menderes ile aynı kefeye koyamaz. Onun zamanında bir ölü ve 3 öğrencinin yaralanması onun sonunu getirmişti. Üstelik “17 Aralık gibi bir yolsuzluk olayında” başrolde hiç olmamıştı! Oysa “Dönemin Başbakanı’nın” kaç ölü, kaç yaralıya neden olduğunu, milyonlarca Avro’yu oğlu ile nasıl sıfırladığını Mısır’daki sağır sultan bile duydu. Menderes, bugünkünün yanında zemzemle yıkanmış kalır!
Madenciye tekme atan danışmanı Yusuf Yerkel tekmeyi yedi. Bakalım yeni tekmeler kime, ne zaman nasip olacak?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları