Adalet… Yargı!

20 Haziran 2017 Salı

60’lı yıllarda Türkiye’nin, Avrupa Birliği ile görüşmelerine ilişkin bir belge elime geçti. Belge “Türkiye’nin görüşmelerde izleyeceği pazarlıkların boyutlarını” içeriyordu.
Cumhuriyet’te yayımladım… Dışişleri Bakanlığı, hakkımda “Devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklamak…” suçunu işlediğimden dolayı dava açtı.
Mahkemede, elimdeki özgün belgede “gizlidir” kaydının olmadığını söyledim. Dava sürerken, Başbakanlık yanlışlıkla bu belgeyi Resmi Gazete’de “Bakanlar Kurulu Kararnamesi” olarak yayımladı. Resmi Gazete’yi mahkemeye sunarak aklandım. Yoksa “casusluktan” müebbet hapse mahkûm olacaktım!

***

CHP Milletvekili Enis Berberoğlu “casusluk” suçundan “müebbet hapse” mahkûm edildi, cezası 25 yıla indirildi. MİT TIR’larının Suriye’ye silah taşıma belgelerini Cumhuriyet gazetesinde Can Dündar ve Erdem Gül’e verdiği iddia ediliyor, onların yargılanmaları da sürüyor.
TCK’nin “casusluk”la ilgili 330. maddesinin 1. fıkrası şöyle: “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askerî casusluk maksadıyla açıklayan kimseye müebbet hapis cezası verilir.”
Cumhuriyet’te haberin çıktığı 29 Mayıs 2015 günü, dönemin Veziri Azamı Ahmet Davutoğlu, Kayseri’de “Yardım, Özgür Suriye Ordusu ve Suriye halkı içindi” demişti, ertesi gün Ankara’daki mitingde, “O yardımlar Suriye Bayırbucak Türkmenlerine gidiyordu” diye değiştirdi!
21 Ocak 2014’te Aydınlık gazetesi Cumhuriyet’ten 14 ay önce TIR’ların içeriğini açıklamış, herhangi bir yasal işlem yapılmamıştı. Cumhuriyet’e dava açıldığında, Aydınlık gazetesi “MİT TIR’ları haberini Cumhuriyet’ten önce yaptık. Gelsinler, tutuklasınlar!” açıklaması yaptı.
Bir başka belgeleri açıklama suçu, TCK’nin 136. maddesinde yer alıyor. Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin “E. 2008/7821, K. 2010/1586, T. 3.2.2010” sayılı şu kararı internette dolaşıyor:
“Karar: (…) Eğer bu çeşit bir bilgi yayımlanıp açıklandığı tarihte esasen daha önce kamuoyunun bilgisi olmuş ve herkes tarafından bilinmekte ise ortak bir sır olma vasfını kaybeder ve onun gizli kalması gereken veya yayın ve açıklanması yasaklanan bir bilgi olduğundan söz edilemez.
Sonuç: Kanuna aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün (bozulmasına), oybirliğiyle karar verildi.”

***

Berberoğlu’nun tutuklanmasına tepki olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nın başlattığı “Adalet” yürüyüşü sürüyor.
AKP Reis-i Umumisi yürüyüşçüleri şöyle tehdit etti:
“Adalet yollarda değildir. Adliye binalarındadır. Rahmetli Demirel’in dediği gibi ‘Yollar yürüyerek aşınmaz.’ Bunu aşındıramazlar. Varsa bir haksızlık müracaat edeceğin yer bellidir. Siyasette sözü olanın bunu ifade edeceği yer de yol kenarları değil, Meclis kürsüsüdür. Eğer yürümekle aşınacağını sanıyorlarsa bu mümkün değildir. Yargı, yarın sizi de bir yerlere davet ederse şaşmayın!”

***

28 Nisan’da Mülkiye’deki gösterilerimizden sonra “(555K) şifresi ile (5 Mayıs’ta saat 5’te Kızılay’da yürüyeceğiz)” uygulaması başlatılmıştı. Tesadüfen oradan geçen dönemin Başbakanı Adnan Menderes de kendisini gösterilerin içinde bulmuştu. Yollar yürümekle aşınmamış, Menderes toptan aşınmıştı!
Mülkiyeli ağabeyim şair Cemal Süreya “555K” şiirinde şöyle demişti:
“(…) biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya / sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya / anamız çay demliyor ya güzel günlere / sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa / sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız / bu, böyle gidecek demek değil bu işler / biz şimdi yan yana geliyoruz ve çoğalıyoruz /
ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını / işte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz.”

***

Çin’de Mao Zedong’un 16 Ekim 1934 yılında Çan Kay Şek’e karşı başlattığı, 368 gün süren, 13 bin kilometrelik yürüyüşe 80.000 kişi katılmıştı. Mao kazandı, Çan Kay Şek devrildi. Türkiye ile Çin arasında diplomatik ilişkilerin olmadığı 1965’te gittiğim Pekin’de bu uzun yürüyüşün etkilerinin sürdüğünü gözlemledim.
Abidin Dino’nun yaptığı “Uzun Yürüyüş” tablosu üzerine, Nâzım Hikmet şu şiiri yazdı: “Bu adamlar, Dino, / ellerinde ışık parçaları, / bu karanlıkta, Dino, / bu adamlar nereye gider? / Sen de, ben de, Dino, / onların arasındayız, / biz de, biz de, Dino, / gördük açık maviyi.”

***

Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı, Yıldırım Akbulut’un Başbakan olduğu dönemde Zonguldak maden işçilerinin bağlı oldukları Genel Maden-İş Sendikası ile hükümet arasında toplusözleşme görüşmelerinde anlaşılamadı.
4 Ocak 1981’de, 48 bin maden işçisi, aileleriyle birlikte 100 bini aşkın emekçi, Ankara’ya doğru yürüyüşe geçti. 5 gün süren yürüyüşü helikopterden izleyip görüntüledim. İşçiler yolları değil, hükümeti aşındırdılar ve toplusözleşme yüzde 147 zamla noktalandı.
Unutmayalım, yollar yürümekle aşınmaz, ama iktidarlar aşınır… Nitekim AKP Reis-i Umumisi “partisindeki metal yorgunluğunu” itiraf etti!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları