Bağış Erten

Kafamda bir tuhaflık

21 Haziran 2017 Çarşamba

Bu bir yazı değil, beyin jimnastiği denemesi. Çünkü içindeki soruların cevapları bende de yok, muhataplarında da… Bundan dört yıl önce, 30 Mayıs 2013’te Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe’den ayrılışının hemen ardından “Artık mümkünlerin kıyısı bitti, sonun başlangıcına geldik” diye yazmışım. Haddimi aşmışım. Bütün mümkünlerin kıyısını toplasanız yine futbolun ‘imkânlarının’ sonuna erişemiyorsunuz. Bu oyunda her şey mümkün. İşte, Aykut Kocaman yeniden Fenerbahçe’de!
Onun geri dönüşünü duyuran FB TV video’nun sonunu “Sen bizim kocaman gururumuzsun” tezahüratlarına bağlıyor. Ama öyle gitmedi Aykut Hoca. Aziz Yıldırım net bir şekilde şunu söyledi: “İstifa etmedi, ben kovdum.” Herkes aynı soru işaretine cevap arıyor: N’oldu da bu ikili yeniden bir araya gelebildi? Oysa bunu tartışmak gelecek olanı anlamaya yaramayacak! Doğru soru şu: “Peki bu sefer direksiyonda kim olacak?”
Ama önce başka bir konuyu halletmemiz lazım: Çünkü sorunun asıl cevabı bu zaviyeden bakınca ortaya çıkıyor. Hiç düşündünüz mü, neden garipsemiyoruz Aykut Kocaman’ın geri dönüşünü? Bu iki insan kavga-dövüş ayrılmadı mı? Sanki birisi varken ötekisi olamaz gibi gelmiyor muydu? Tamam, diyelim ki, onlar ‘şartlar öyle gerektirince’, profesyonel bir tavırla bir şekilde anlaşmayı başardı. İyi de pek çok insanın vicdanı neden onay veriyor bu duruma? Neden ikisini de itham eden bir yerden “hani yan yana gelmezdiniz” demiyoruz da “Bakalım nasıl olacak” merakı içindeyiz? Birisininki belli daha çok çaresizlik, hadi öyle demeyelim, son şans gibi duruyor. Muhtemelen reste yakın bir noktada tek atımlık son barut olarak görüyor bu imkânı. Ama öbür taraf? Her şeye baştan başlamak istercesine Konyaspor’da yükseldikten sonra tekrar aynı yere dönmek?..

‘Modern zamanlar’
Aykut Kocaman’ın önceki gelişi ve gidişi neler düşündürmüştü hatırlıyor musunuz? Ben gelişine dair şöyle yazmışım. “… Fenerbahçe’ye sportif direktör olduğu haberini duyunca, Pir Sultan’ın ‘bozuk düzen sağlam çark tutmaz’ sözünden hareketle tereddüt kokan bir mesaj atmıştım, mealen ‘umarım sizin için iyi olur’ diyen. Sonra konuştuk. ‘Ben de şaşırdım’ diyordu. Ama belli ki hevesliydi: ‘Bir şeyler farklı olabilecekse neden orada olmayayım?’Sonra giderken de şunu: ‘Fark yaratmak’ derken bambaşka bir sürecin önünde buldu kendini. Charlie Chaplin’in Modern Zamanlar filmindeki bir sahne gibi. Öndeki kamyonetten düşen bayrağı sallayan fabrika işçisinin arkasına birden onbinlerce kişi dizilir ve bayrağı tutan, kitle önderi olur. Kocaman kendi seçmedi bunu. Ama işte yükünü omuzlamak durumunda kaldı. Değiştirmek, farklılaştırmak için gelmişti, fakat gemi fırtınaya yakalandı. O neredeyse tek başına hem dümeni tutmaya çalıştı, hem de yelkenleri toparlamaya. Olmadı. Tekne yalpaladı, o hırçınlaştı, sular bir türlü sakinleşmek bilmedi. (…)
Bu bana kalırsa Aziz Yıldırım için sonun başlangıcıdır ve hızla sonun sonuna doğru gidiyor. 3 Temmuz’un başaramadığı şeyi, hapisten çıktıktan sonraki tavırları, söylemleri ve kararlarıyla kendi kendine başarmıştır. Camiayı kenetleyen isimlerin teker teker ayrılması, bu süreci yaratanlar için sonu pek iyi görünmeyen bir yolculuktur. Aykut Kocaman bir gün geri dönebilir. Alex elbet bir gün dönecektir. Ama bazıları son şansını kullanıyor sanırım.”
Evet, Aykut Kocaman döndü. Ama Aziz Yıldırım’ın son şansı bitmek bilmiyor. Bu ortaklığın sonunda ya ikisi de yıpranacak ya da ikisi de nefes alacak. İyimser bakış açısı şunu söyleyebilir. Her şey iyi giderse kazanan ‘Azizizm’ değil ‘Aykutizm’ olur en azından. Basketbolda mis gibi bir örnek var ne de olsa! Ama kötü giderse, bu anaforu camia kaldırabilecek mi? Meçhul!
Aykut Kocaman ve Aziz Yıldırım sevmeyenler için ise (ki azımsanmayacak sayıda birincisi de var kulüpte, ama ikincisi artık ekseriyettir), gelecek tasarlanması daha kolay bir şekilde duruyor. İkisi de kötü gidiyor ve girdap ikisini de yutuyor. Futbolu sevenlerin aklında ise gene sorular, tuhaflıklar… Memleketteki kaos futboluna inat düzen taraftarı, kafası çalışan, kendini iyi ifade edebilen ender isimlerden Aykut Kocaman’la, tek adamlar koleksiyonunun nadide parçalarından Aziz Yıldırım ortaklığından bir umut çıkar mı? Ne diyordu ‘Büyük İnsanlık’ şiirinde Nâzım Hikmet Beyefendi?
Büyük insanlığın toprağında gölge yok
sokağında fener
penceresinde cam ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları