Direnme hakkı lütuf değil

22 Haziran 2017 Perşembe

Yıllar önce Melih Aşık, hep ilgi görmüş “Açık Pencere” köşesi için Karadeniz Bölgesi’ne İstanbul ve Ankara’dan, hem öğretim yılının başlamasını haberleştirecek, hem de gitmişken bu arada yeni fıkralar çıkmışsa derleyecek muhabirler göndermişti.
Olayın en ilginci Karadenizlinin keskin zekâsını en güzel yansıtanı ise tesadüfen son güne kalmıştı. Dönmek üzere olan muhabir arkadaşlar, her halinden okula yeni başlamış olduğu anlaşılan bir çocukla karşılaştıklarında sormuşlar:
- Okula mı gidiyorsun?
Minik Temel’in yanıtı müthiş olmuş:
- Gitmiyorum, gönderiliyorum.
CHP Genel Başkanı ve ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu, adaleti aramak üzere sokağa indi yürüyor.
Kılıçdaroğlu sokağa inmedi, sokağa inmeye mecbur bırakıldı, adeta zorla itildi.
Reis rejimi Adalet Yürüyüşü’nü kaçınılmaz kılan bütün öğeleri bir araya getirip diğer bütün çıkış ve hak arayış kapılarını kapatıp bütün demokratik denetim mekanizmalarını kadük hale getirerek, yürüyüşün baş hazırlayıcısı oldu.
Kılıçdaroğlu’na kalan tek şey, demokratik direnme hakkını kullanma iradesiyle yollara düşmekti. Başka türlü davranmasına da zaten imkân yoktu.

***

Adalet Yürüyüşü, değerli, hukukçu, diplomat ve siyasetçi Rıza Türmen’in de salı günkü Cumhuriyet’te yayımlanan yazısında belirttiği üzere, kimilerinin nitelediği gibi sivil itaatsizlik değil, direnme hakkının kullanılmasıdır.
Emre Kongar Hoca, son zamanlarda bu kavramı çok haklı olarak, sürekli dile getiriyor ve ısrarla herkesi demokrasi için direnme hakkını kullanmaya çağırıyor.
Rıza Türmen’in salı günkü yazısında da belirttiği gibi, direnme hakkı, sivil itaatsizlikten ayrı bir kavram. Sivil itaatsizlik bir hukuk kuralını, şiddet içermeyen yollarla, suç işlemek ve de sonuçlarına katlanmak iradesine de sahip olarak ihlal etmektir.
Dikkat edilirse, burada bir hukuk kuralının, bir yasanın bilerek, sonuçlarına katlanarak ihlali vardır. Oysa, Magna Carta’dan (1215) beri 1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirisi, 1789 Fransız İnsan Hakları Bildirisi, 1945 Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Bildirisi’nde yer alan “Direnme Hakkı”nda, herhangi bir kuralın ihlali söz konusu değildir. Alman Anayasası gibi bazı anayasalarda da yer alan (bizim 1961 Anayasası’nda da vardır, ama o “Başlangıç” bölümündeki ifade şekli tartışıldığı için başka bir inceleme konusudur) direnme hakkı ise herhangi bir ihlal içermeyen evrensel demokratik bir haktır.
Durum böyle olunca, sayın Cumhurbaşkanı’nın Adalet Yürüyüşü’nün iktidarın lütfu sayesinde yapılabildiği savı, geçerli değildir.
Demokrasiyi çoğunluk diktası ile karıştıran zihniyetin sıkça düştüğü bir yanılgıya düşmemek ve bilmek gerekir ki bütün temel hak ve özgürlükler gibi, direnme hakkı da iktidarın lütfunun ya da hoşgörüsünün sonucu olmayıp yasaların, anayasanın güvencesi altındadır.

***

Demokrasilerde iktidarı ellerinde tutanların temel hak ve özgürlüklere hoşgörü göstermek lütfunda bulunduklarını söylemeleri halinde vatandaşın cevabı açıktır:
- Arkadaş hoşgörünü kendine sakla! Benim anayasayla korunmuş, özüne kimsenin dokunamayacağı haklarım var.
Demokrasilerde, iktidarlar, yalnızca vatandaşın direnme hakkına saygı göstermekle mükellef olmakla kalmayıp aynı zamanda bu hakkın kullanılmasının önüne engeller çıkacak olursa, onu önlemekle de yükümlüdürler. Yoksa kendileri anayasayı ihlal suçu işlemiş olurlar.
Ama bu noktada “Eğer iktidar bu demokratik gerçeği anlayacak kafada olmuş olsaydı, zaten direnme hakkının kullanılmasına, Adalet Yürüyüşü’ne bile gerek kalmazdı ki!” dediğinizi işitir gibi oluyor ve doğrusu verecek yanıt bulamıyorum.
Doğru söze ne denir ki...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları