Maçka Parkı’nda ‘Adalet Nöbeti’nde...

22 Haziran 2017 Perşembe

Maçka Demokrasi Parkı’nın üst kapısından içeri girdiğimde, kızlı erkekli genç Emniyet görevlileri güler yüzle çantamı aradılar.
Nicedir polis gömleği giyip de gülümseyen birini görmemiştim... Aklımdan şimşek hızıyla, “Gülhane Parkı’nda... Yani: Maçka Parkı’nda; polis her şeyin - adaletsizliğin, hukuksuzluğun farkında...” geçiyor... (Yok öyle değildi... Her neyse...)
Akın akın aşağıya doğru inmekte olanlara katıldığımda, şaşarsınız ama dikkatimi ilk çeken şu oldu: Burada herkes ne kadar güler yüzlü!
Her yerde ama en çok sokaklarda gördüğümüz o öfke dolu, kin nefret dolu, asık suratlar yok. Gülümseyen, birbirine ilgiyle, şefkatle yanaşan insanlar var. Tanıdık tanımadık herkes dost sanki! Birbirini ilk kez görenlerin hemen konuşmaya, dertleri ve umutları paylaşmaya başladığı bir ortam...
İkinci dikkatimi çeken: Her yaştan her tür insan var. Kadın erkek, genç ihtiyar. Bebek arabasındaki bebeğiyle, eteğindeki çocukla gelen de var, yaşlı dedesiyle de, sevgilisiyle el ele gelen de... Evet, bir yanda CHP’li ilçelerden STK’lerden kalabalık gruplar halinde gelenler var ama kendi başına gelenler de çok..
Olay CHP olayı olmaktan çoktan çıkmış: Söz konusu hak hukuk herkese gerekli... Söz konusu, geleceğimiz...
Sahnede her an bir şeyler oluyor. PEN Türkiye Yazarlar Derneği adına çıkıp ben de “Adalet” başlıklı açıklamamızı paylaşıyorum...
İlk gittiğim gün, Adalet Yürüyüşü’nde geçirdiği kalp krizi sonucunda CHP üyesi Hasan Tatlı yaşamını yitirmişti. O gün başlatıldı “Saygı duruşu”. İki dakikalık saygı duruşu ama sahneden hemen açıklandı. Bu saygı duruşu, aslında adaleti düşünme duruşuydu:

Adaleti Düşünmek
Çok iyi geliyor insana. İki dakikalık saygı duruşu... Düşünmek için susmak... Durmak, susmak, düşünmek...
Sadece iki dakikacık... Kendinle baş başa kalmak... İnsan olduğumuzu anımsamak. Onurumuzu sırtlamak. Biz her söylenene inanan geri zekâlılar değiliz; kendimiz düşünebiliriz demek. Araştırırız, öğreniriz, bilgileniriz, sorgularız, değerlendirebiliriz, diyebilmek. Kendimize, diyebilmek. Bunu içimizde hissetmek...
İnanın bu bile insana çok iyi geliyor.
O iki dakika içinde akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça ve onlara tüm destek verenler gelip yanı başımda duruyor.
O birkaç dakika içinde ramazanda mini etek görünce tahrik olup genç kadına saldıran yaratık gönül gözümde hapse yollanıyor!
Türkiye’nin geleceğini düşündüğümüz o iki dakikada kadınlara tecrit yok. Pembe otobüs falan yok. Sapıklığını gemleyemeyen yaratıklara ayrılmış hücre vagonlar var...
Yüzyıla bedel o iki dakikada, dondurma yiyen iki çocuğa “Müslüman ülke burası” diye bağırıp çağıran, kovalayan anayasa düşmanları derhal cezalandırılıyor...
Cumhuriyet’ten olduğumu anlayınca sarılanlar, kucaklayanlar çoğalıyor. Gençlerden “Annem sizi çok sever, dedem sizi çok okur”; yaşlılardan “Ah biz Sanat dergisiyle büyüdük” sözleri çevremi sarıyor... 12 Eylül’de yazdığım yazıları bana anımsatanlar çıkıyor... Ama en çok en çok, herkes hapisteki meslektaşlardan haber almak istiyor...
Sevgili Turhan, Musa, Hakan, Güray, Akın, Bülent, Mustafa Kemal, Murat, Emre, Kadri ve Ahmet... Ve adlarını sayamadıklarım, şunu bilin ki:
Hepiniz bizimlesiniz Maçka Demokrasi Parkı’nda. Biz bunun farkındayız, işin tuhafı iktidar da farkında. Telaşları, korkmaları ve abuk sabuk suçlamaları bundandır.
Sevgili okurlar, zor olduğunu bilsem de gönlünüzce bir bayram diliyorum. Ve bir hafta izin istiyorum...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları