Ayşe Yıldırım

Adalet için atılan her adımdan çok korkuyorlar

22 Haziran 2017 Perşembe

“Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” derler.
Yani insan aklı unutkanlık ile sakattır.
Hele de gücü elinde bulunduranlar için bu çok daha kolaydır. Çünkü onlar için tarih kendilerinden ve söylediklerinden ibarettir. İşlerine gelmeyen yeri yok sayarlar, inkâr ederler.
Aynen şimdi AKP ve Erdoğan’ın yaptığı gibi.
Ne diyordu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Adalet Yürüyüşü’nde yaptığı grup toplantısındaki konuşmasında:
“Senin ve hükümetinin mahkemelere, hâkimlere genelge gönderdiğini, talimat verdiğini ispat edersem görevinden namuslu bir insan gibi istifa edecek misin?”
Herkes bir anda “CHP’nin elindeki belge ne” diye merak etmeye başladı.
Evet, unutulmuştu. Kılıçdaroğlu’nun elindeki belgeleri açıklaması isteniyordu.
Oysa o belgeler, o ispatlar gözümüzün önündeydi. Hatta yaşayan bir insan olarak karşımızda duruyordu. Ama güç ondan yana olduğu için nedense onun ağzından çıkanlara daha bir dikkatle bakıyorduk. Belki de CHP’nin bu yürüyüşü ilk kez bu algıyı kırdı. Ve güç şimdi adalet için yürüyen, yürüyemese bile adalet isteyen milyonların eline geçti.
Dün CHP sözcüsü Bülent Tezcan, iki belgeden söz ediyordu AKP’nin yargıya talimatını ispatlayan. Bunlardan biri doğrudan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan giden belgeydi. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nden “gizli” ibareli bir yazıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen o belgede, gercekgundem.com haber sitesinde yer alan “Kaçak Saray”la ilgili haberin Cumhurbaşkanı’na hakaret içeren ifadeler içerdiği belirtiliyor ve işlem yapılması isteniyordu.
O belge Kasım 2015 tarihini taşıyordu. Ve aslında Kemal Kılıçdaroğlu Aralık 2015 tarihinde partisinin grup toplantısında o belgeyi göstererek açıklamıştı. Yani iki yıl önce ispatlamıştı Saray’ın doğrudan yargıya talimat verdiğini.
Hadi yazılı belgeleri bir kenara koyalım. Gözümüzün gördüğü, kulaklarımızın duyduğu belgelere bakalım. Yıl 2008. Ergenekon ve Balyoz davalarının başladığı zamanlar. Ne diyordu dönemin Başbakanı Erdoğan, “Ben bu davaların savcısıyım.”
Çok değil daha yakın tarihlere bakalım. Mart 2016. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nijerya Devlet Başkanı ile ortak basın toplantısı düzenliyor ama toplantıda hızını alamıyor ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Sur’a yürüyüş çağrısı üzerine açıkça savcılara talimat veriyordu:
“Demirtaş’ın açıklaması teröre davet çıkaran bir açıklamadır. Savcılar üzerine düşeni yapmalıdır.”
Hadi bakalım. Sizce de bu açıkça talimat değil mi?
Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül’ün serbest bırakılmasına ilişkin verdiği karara gösterdiği tepkiyi de mi unuttunuz:
“Bu kararı kabul etmek zorunda değilim. Bu karara uymuyorum saygı da duymuyorum...”
Evet, bugün saygı duyulmasını istediği mahkeme kararına o gün saygı duymuyordu ama yine bununla yetinmiyordu. Dündar ve Gül’ü serbest bırakan 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne de çatıyordu. Ama onunla da yetinmiyordu, uluslararası yargıyı bile çiğnemeye hem de parasıyla çiğnemeye hazır olduğunu söylüyordu:
“Onlarla ilgili kararı veren mahkeme kararında direnebilirdi. Direnseydi AYM’nin verdiği karar boşa çıkabilirdi. Bu durumda AİHM’ye gideceklerdi. AİHM eğer Anayasa Mahkemesi’nin verdiği istikamette bir karar verirse, o da sadece tazminat bakımından bağlayıcıdır. Devlet de itirazlarını yapar veya o tazminatı öder.”
Hadi bunu da geçelim. Bu tartışmaları başlatan Erdoğan’ın o sözleri açıkça yargıya talimat değil de nedir sizce. Ne diyordu Erdoğan, çok korktukları Adalet Yürüyüşü’nü başlatan CHP lideri Kılıçdaroğlu için:
“Anayasanın 138. maddesi herkes için çalışır ve eğer yargı yarın sizi de bir yerlere davet ederse şaşmayın.”
Sizce bu da yargıya açıkça bir çağrı yani müdahale değil de nedir?
Ne diyor anayasanın 138. maddesi:
“Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”
Yani bugüne dek bu maddeyi bir tek ben çiğnerim diyen ama işine gelmeyince bu maddeyi kullanarak ana muhalefet liderini tehdit eden bir anlayışla karşı karşıyayız.
Çok korkuyorlar...
Bütün dünyanın duyduğu adaletsizliklerine sadece yürüyerek isyan eden binlerce insanın iki ayağından korkuyorlar.
Adaletsizliklerini bildikleri için korkuyorlar.
Korku imparatorluklarının sarsılmaya başladığını bildikleri için korkuyorlar.
Onlar korkmaya biz de “Adalet” istemeye devam edeceğiz...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Son bir soru ve veda 13 Eylül 2018
Siyasal yangın 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları