Meriç Velidedeoğlu

Bu nasıl bir ‘hukuk’tur?

23 Haziran 2017 Cuma

Geçen hafta perşembe günü, “Beştepe Sarayı”nda, devlet protokolüne verdiği iftar yemeğinde, işte böyle, “Bu nasıl bir hukuktur?” diye haykırıyordu Erdoğan...
Son ABD gezisinde, Washington’da elçiliğimizin önünde bu ziyareti protesto edenlere, Erdoğan’ın korumalarının karşı çıkmasıyla ortaya dökülen çirkin görüntüler, bütün dünya TV’lerinde yayımlanmış, ABD de bu olayın sorumlusu olarak gördüğü “12 koruma” için tutuklama kararı almıştı, bu karara kızıyordu Erdoğan.
Burada yine araya girip kendisinin bu haykırışının, “Hukuk etrafımızı saran, ancak ihtiyaç duyduğumuzda farkına vardığımız hava gibidir!” değerlendirmesini anımsatan bir örnek olduğunu belirtebiliriz; hele Erdoğan’ın “hukuk” anlayışı dikkate alınırsa, dört dörtlük bir örnek!
Konuyu sürdürürsek, şu soruyu sormalıyız: “Hukuk mu arıyor Erdoğan?”. Bir bakıma evet, hukuk arıyor... ABD’nin hukukunu hiç mi hiç beğenmiyor...
Peki, kendi ülkesinin hukukunu beğeniyor mu? “Bunun yanıtını daha geçen yıl verdi” diyen dostlar kuşkusuz haklılar; gazetemiz Cumhuriyet’in tutuklu görevlileri Can Dündar ve Erdem Gül hakkında, ‘Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu tahliye kararı için: “Sadece sessiz kalırım o kadar!” der; ne ki, bununla yetinmeyip sürdürür: “Ama onu kabul etmek durumunda değilim; karara uymuyor saygı da duymuyorum!” diye de bastırır... (28.2.2016)
Bu sözlerine göre Erdoğan, ülkesinin hukukunu da beğenmiyor; öyle değil mi?
Dahası kendi beğenmediği gibi, ailesinin bireylerinin beğenmediğini de oğlu Bilal, bir “yolsuzluğa dair dosya çevresinde organize suç örgütleri kurmakla” ilgili ifade vermek için, “2 Ocak 2014” günü savcılığa çağrıldığında gitmeyerek ortaya koydu.
Oysa, bir “yurttaş” bu çağrıya uymazsa “gözaltı” kararı çıkarılır, yasa gereği. Bilal Erdoğan gitmeyince pekineoldu? Hiç, hiçbir şeyolmadı... Ama, Anayasa’nın onuncu maddesi, “Herkes, ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit” olduğunu bildirdiği gibi, hiçbir “aile”ye “imtiyaz” tanınmadığını da vurgular.
İşte bunlardan dolayı beğenmiyor ülkesinin hukukunu Erdoğan. Peki, ne istiyor diye sorarsak, istediği hukukun öncü örneklerinden biridir diyebiliriz, “SOMA” maden kazasından sonra bu ilçeyi ziyaretinde ortaya koydukları. Madende gömülü kalan yakınları için çırpınanlara, “Madende çalışmanın fıtratında ölüm olduğunu” söylemesini, halk büyük bir tepkiyle karşılayınca, kaçıp bir markete sığınmıştı (15.5.2014). Ne var ki, markette protestosunu sürdüren bir gence bu ‘kural’dan, “fıtrat ve ölüm”den söz ettiği halde, protestosunu kesmeyince, bir güzel (!) tokatlayıp, “ceza”sını da verivermişti...
Üçyılönceyaşananbuolay -birbakıma-Erdoğan’ın nasıl bir “hukuk” istediğinin bir örneği gibi, “kuralı da kendi koyacak, cezayı da kendi verecek”, ehh artık bir de “Duçe” gerekecek; ne dersiniz?
Öte yanda bir ülkede türlü yöntemlerle yaratılan haksızlıklara, örneğin, yerli bir “Duçe”nin “Adalet”i yok edip inanılmaz uygulamalarıyla soluk alamaz duruma getirilen bir toplumun, bu düzene -yasalar çerçevesinde-direnmenin karşı gelmenin en etkili, en bilinen yollarından biridir “halkın topluca yürüyüş”e geçmesi.
Bu tür “yürüyüş”ün, tarihte yer alan birçok örneği olduğu bilinir, bunlardan biri de -pek sözü edilmeyenlerden biri demek belki daha doğru olur-20. yy’ın ünlü Fransız düşünürü, yazarı J.P. Sartre’ın, ülkesindeki “De Gaulle” iktidarına karşı yaptığı yürüyüştür.
“1950”li yılların en karışık dönemini yaşayan Fransa’nın başına geçmesi için çağrılan De Gaulle’ün, tam bir “tek adam” yönetimine karşı çıkan Fransız halkına dünyadaki durumu anlata anlata sabretmeleri için baskı yapan De Gaulle, J.P. Sartre’ın Paris sokaklarında, halkın katkısıyla gitgide kalabalıklaşan, büyüyen yürüyüşünün görevlilerce durdurulduğunu duyar duymaz, güvenlik güçlerinin geri çekilip yol vermesini, “Sartre Fransa’dır, yürüyen Fransa’dır!” diyerek ister De Gaulle.
Kuşkusuz bu anımsatmaya, “Kılıçdaroğlu, Sartre değildir!” diyecek olan Erdoğan tutkunlarına, “bir adım ileri iki adım geri”ye dönüştürdükleri “Mehter Yürüyüşü”nü anımsatmak yeter sanırım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları