Ahmet İnsel

Sadece darbe yaparak anayasa ihlal edilmez

24 Haziran 2017 Cumartesi

2011’de Adalet Bakanlığı Müsteşarı olan, 17/25 Aralık soruşturmalarına karşı dönemin başbakanının yürüttüğü karşı atak sırasında 1 Ocak 2014’te Başbakanlık Başmüşavirliği’ne alınan Birol Erdem, bu ayın başında FETÖ soruşturması çerçevesinde eşiyle birlikte gözaltına alınmıştı. Geçen hafta adli kontrol koşuluyla serbest bırakıldı, eşi tutuklandı. Birol Erdem’in dünden beri yeniden ifadesi alınıyor. Bu ifadenin ilk kısmıyla ilgili Alican Uludağ’ın dün Cumhuriyet’te yayımlanan haberi, anayasanın dört yıl önce çiğnendiğini apaçık gösteriyor.
Habere göre, Birol Erdem, Adalet Bakanlığı’yla 2013’te yapılan protokolle, MİT’e UYAP’a istediği gibi girme ve bütün dosyalara ulaşma yetkisi verildiğini söylemiş. Emniyet Genel Müdürlüğü’ne de MİT’ten daha sınırlı koşullarda, sorgulama yapma izni verilmiş.
Bu habere “Ne var bunda” deyip, omuz silkecek çok kişi olduğundan eminim. Bu protokolün anlamı, savcılıkların yürüttüğü bütün soruşturma dosyalarına, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilenler dahil olmak üzere, istihbarat örgütü ve polis tarafından ulaşılmasıdır. Örneğin iktidar partisinin bir milletvekili ya da bakanı hakkında yürütülen bir soruşturmayı, istihbarat örgütünün ya da Emniyet’in günbegün soruşturulan kişilere isterse bildirebilmesi demektir bu. Soruşturmanın, kişisel bilgilerin gizliliği gibi ilkeleri ayaklar altına alır. Daha genel olarak bu protokol, polis devleti uygulamalarına kapıyı açar.
Demek ki, 2013’te, Türkiye’de yürütülen bütün soruşturma ve kovuşturma dosyalarına MİT’in doğrudan ulaşması, istediği bilgileri toplaması ve iktidarı buna göre bilgilendirmesine izin verilmiş. Böylece iktidarın yargıyı hem denetlemesi hem yönlendirmesi daha da kolaylaşmış. Bugün AKP Genel Başkanı’nın yargıya talimat vermesi konusu tartışılırken bu talimatların önemli kaynaklarından biri, gözü ve kulağı UYAP’ın içinde olan MİT ve Emniyet değil midir?
Haziran 2013’ün ilk günlerinde Taraf gazetesinde, şimdi tutuklu olan Mehmet Baransu’nun bir haberi yayımlanmıştı. Haberde, MİT’in Milli Eğitim Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, THY ve PTT ile “çok gizli” bir protokol imzalayarak, herkesin yaptığı seyahatleri, fotoğrafları, elektronik postaları, mesajları, telefonları, okul durumunu ve mal varlıklarını izlemeye aldığı iddia edilmişti. İddiaya göre, bu anlaşma için görüşmeler 2012’de başlamıştı. Dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, “Böyle bir protokolden haberim yok, varsa anayasal suçtur” demişti. MİT de resmi bir açıklamayla, “Milli İstihbarat Teşkilatı’nın milli iradenin emrinde olmasını hazmedemeyen, yeni vesayet arayışında olan yerel ve uluslararası odakların bir süreden beri teşkilatı ve yöneticilerini karalama gayretinde oldukları kamuoyunca malumdur” diyerek, iddiaları reddetmişti. MİT yönetiminin Haziran 2013’te kullandığı dil, Gülen Cemaati ile 2012’de açıkça başlayan çatışmanın diliydi aynı zamanda.
Bugün Birol Erdem’in böyle bir protokolün 2013’te yapıldığını soruşturmada beyan etmesi, MİT’in o dönem yaptığı yalanlamayı yalanlıyor. Binali Yıldırım’ın anayasaya aykırı olduğunu zamanında kabul ettiği böyle bir protokolü imzalayan MİT sorumluları ve ilgili tüm bakanların ağır bir suç işledikleri ortaya çıkıyor. Bu suçu işleyenler ve şimdi Ali kıran baş kesen gibi ortalıkta dolaşanlar, Gülen Cemaatinin pek yakından bildikleri ve uzun zaman yardım ettikleri devletin kilit noktalarına sızma operasyonunu deşifre etmek için bu yola başvurmuş olmakla kendilerini savunmaya çalışabilirler. Ama anayasayı ihlal suçunu birçok kez işledikleri gerçeğinin üzerini örtemezler. İstibdat yöntemine de giderek daha fazla bu nedenle başvurmuyorlar mı?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları