Adından korkan...

26 Haziran 2017 Pazartesi

Bu ülkeyi 15 senedir tek başına yöneten partinin adı Adalet ve Kalkınma Partisi değil mi?
Ancak adı adalet ile başlayan bu parti, adalet pankartlarını görünce sevineceği yerde tir tir titriyor. Başta, aynı zamanda Cumhurbaşkanı da olan genel başkanları olmak üzere AKP sözcüleri, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, devam etmekte olan ve etkisi her gün artan Adalet Yürüyüşü’nden, yaptıkları açıklamaların da kanıtladığı gibi, çok rahatsız oluyor, giderek korkuyor; bir taraftan yürüyüşü önemsizleştirmeye çalışıyor; diğer taraftan da elindeki büyük devlet gücünün sopasını göstermekten geri kalmıyor.
AKP’nin adında bulunan adalet ile toplumun her gün somut olarak yaşadığı adalet, daha doğrusu büyük adaletsizlikler, hiç ama hiç örtüşmüyor.
İktidar partisini korkutan, aslında kendi elleriyle oluşturduğu bu adaletsizlik gerçeğidir.

Adaletsizliğin kaynağı
Adalet, onu isteyenler karşısında tarafsız ve başta ülkenin yönetimleri olmak üzere değişik kesimlerden gelecek baskı ve etkilerden bağımsız olmalıdır. Önceden de siyasallaşmış olmakla birlikte, bu ülkenin adalet düzeni, 16 Nisan 2017’de oylanan anayasa değişikliği sonucu tamamıyla, aynı zamanda AKP Genel Başkanı da olan Cumhurbaşkanı’na bırakılmış bulunuyor.
Bu ülkede yaşanan adaletsizliklerin asıl nedeni adalet düzeninin tümüyle bir kişiye bırakılmış olmasıdır. Kişiliği nasıl ve kimliği ne olursa olsun, varlığı bir kişiye bırakılan adalet, adalet değildir.
AKP adaletinin gerçek özelliğini özümsemek için yeni anayasa ile oluşturulan adalet düzenine bir kez daha olabildiğince yakından bakmak gerekiyor.
Ülkenin tüm adalet sistemini yöneten Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) toplam 13 üyeden oluşuyor. Adalet Bakanı, kurulun başkanı, müsteşarı da üyesidir; dört üyeyi Cumhurbaşkanı atıyor; geriye kalan yedi üyeyi de Meclis seçiyor. Geçen ay bu yedi üye AKP ve MHP oylarıyla, kuşkusuz bu partilere yakın isimlerden seçildi. Böyle oluşan bir adalet yönetiminin siyasetten bağımsız kalması söz konusu olamaz.
Yargının en üst karar organları da Cumhurbaşkanı tarafından oluşturuluyor; Anayasa Mahkemesi (AYM) de toplam 13 üyeli; sıkı durun bunların 12’sini de Cumhurbaşkanı atıyor. Gerektiğinde Yüce Divan olarak Cumhurbaşkanı’nı da yargılayacak olan AYM, başta düşünce özgürlüğü olmak üzere kişi hak ve özgürlükleri konusunda, yurtiçindeki son başvuru yeridir. Ayrıca, Yargıtay’ın üyelerini az önce nasıl oluştuğu belirtilen HSK atıyor; Cumhuriyet Başsavcısı’nı ve vekilini de Cumhurbaşkanı atıyor. Siyasal iktidarın her tarafını kendisine bağladığı bir adalet düzeni var.
Bu toplumun her gün yaşamakta olduğu haksızlık ve hukuksuzlukların kaynağında bu adaletsiz yapı yatıyor; düşünceleri nedeniyle, milletvekillerinin, basın yayın çalışanlarının ve bilim insanlarının hapsedilmeleri; gerekçesiz işten çıkarmalar ve diğer yasaklama ve baskılar, diğer yönden birçok suçlunun serbest kalması, esas olarak, AKP’nin oluşturduğu bu adaletsiz adalet (!) düzeninin sonuçlarıdır.
Mitolojide Adalet Tanrıçası’nın (Themis) gözleri, elindeki terazinin iki tarafına da eşit davranmasının sağlanması için, bağlıdır. Bizde ise, AYM’nin önündeki kadın heykelinin gözleri, adaletin taraf olduğunu kanıtlarcasına, açıktır.
İki nokta daha var. Birincisi, adalet söz konusu olunca sayı değil, nitelik geçerlidir; bir kişiye yapılan haksızlık binlerce kişiye, giderek tüm topluma yapılmış sayılır; sayılmalıdır. İkincisi, AKP adaletinin ekonomik boyutu da gelecek yazının konusudur.
Bayramınızı kutlarım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları