Nuri Bilge Ceylan’ın Işıldayan Karanlığı

30 Mayıs 2014 Cuma

     Sanatçıların konuşmalarını, özellikle sanat anlayışlarını ve iç dünyalarını söze dökmelerini çok önemsiyorum...
    
 Önemsemenin ötesinde, seviyorum, büyük bir ilgiyle okuyorum...
     Çünkü her insanın iç dünyası bir evrendir...
     Bir sanatçının iç dünyası ise, birbiriyle çelişen, aklın alamayacağı, gözün göremeyeceği kadar ışıltılı, karanlık, çelişkili, sonsuz karşıt evrenlerden oluşur!
                                  ...

     Bu, Nuri Bilge Ceylan için yazdığım ikinci yazı...
     İlk yazım geçen pazartesi internet sitem kongar.org’da yayımlandı.
     O yazıda Ceylan’ın hayat felsefesi ve sanat anlayışı üzerine birkaç gözlemde bulunmaya çalıştım...
     “Çalıştım” diyorum, çünkü böyle sanatçıların iç dünyalarına nüfuz edebilmek, anlamak, onlar hakkında yargıda bulunabilmek, çok zor, hatta olanaksızdır.
     
    
                                           ...

     Babam, “Deha, sonsuz bir sabrın meyvesidir” derdi...
     Nuri Bilge Ceylan’ın deha pırıltıları da, esas olarak, sanatsal üretimin en zor olduğu alanlardan biri olan sinemada, sonsuza yakın bir sabırdan ve ince kuyumculuktan kaynaklanıyor...
     İkinci bir kaynak, Ceylan’ın çok yüksek olan “görsel zekâsıdır”.
     Üçüncü bir kaynak, insanın ve toplumun çelişkileri (insanın ve yaşamın karanlık tarafları) üzerinde yoğunlaşmasıdır...
     Nihayet son bir kaynak da, gerek kendi yaşadığı, gerekse toplumda gözlemlediği çelişkileri, didaktik bir tavırla ve tepeden bakan, çözüm öneren bir yaklaşımla değil, izleyici ile bütünleşen, ucu açık, saygılı, diyalektik bir anlatımla dile getirmesidir.
     
     
                                           ...


     Zaten çelişkilerle dolu bir toplumda ve çelişkilerden bunaldığımız bir dönemde yaşamıyor muyuz?
     Bir yanda “Ulusal onurumuz” Fazıl Say ve Nuri Bilge Ceylan gibi sanat ve bilim insanları...
     Öte yandan “Ulusal utancımız”, Silivri, Gezi Parkı’na şiddet, 17 Aralık, Soma ve diğerleri...
     İşte Nuri Bilge Ceylan’ın deha kıvılcımları, bu çelişkileri hem üreten, hem de yaşayan insanı, etkileyici ve diyalektik bir biçimde sinemaya yansıtmasında yatmaktadır.

 

 


     

     



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları