Arif Kızılyalın

Acaba ‘Sırp Kasabı’ mıyım?

04 Temmuz 2017 Salı

Biz spor gazetecileri meslek icabı iç içeyizdir, çoğumuzun duvarlarını süsleyen yıldızlarla.
Bazen bir gece önce Türkiye’yi Dünya Kupası finallerine taşıyan golcüyle laflarız, bazen inanılmaz üçlükle takımını şampiyon yapan parkenin sihirbazıyla çay - kahve içeriz.
Bazılarımız fotoğraf meraklısıdır; futbolcusu, basketçisi, tenisçisi, Formula 1’cisiyle yan yana gelir, dil olarak uyuşamıyorsak bile tarzanca idare ederiz; eni sonu 1 kare fotoğraf için...
Meslekteki 34. yılımı geride bıraktığım halde sahaların, kulvarların, pistlerin ünlüleriyle çektirdiğim fotoğraf sayısı sadece ikidir.
Birini Dr. Socrates ile çektirmiştim, Fiorentina İstanbul’a geldiğinde... Futbolun estetik cerrahıydı. Hem tıp eğitimine hem dünya görüşüne hem de futboluna hayrandım.
Arşivdeki ikinci fotoğrafım ise ‘General Arkan’ lakaplı Zeljko Raznatovic’le çekilmiştir. 1980’lerin sonunda Kızılyıldız’ın genel sekreteriydi. Galatasaray da bir vesileyle Belgrad’a gitmiş, Raznatovic ve güzellik kraliçesi eşi Natalije, Sarı - Kırmızılıların şerefine verilen davete katılmıştı. Toplu fotoğrafta şans eseri Raznatovic’le yan yana geldik, deklanşörlere basıldı, fotoğraflar çekildi. Yıllar sonra Yugoslav iç savaşı başladı, Kızılyıldız Genel Sekreteri Raznatovic, Boşnak ve Hırvatlar için ölüm emri veren kişi kimliğine büründü, ismi ‘Sırp Kasabı’na çıktı.
Şimdi diyeceksiniz ki ne alaka?
Efendim, Türkiye’nin en azından üçte ikisinin yüreğini sızlatan bir açlık grevi var şu aralar. KHK ile görevlerinden ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, ne yazık ki dönülmez bir yola girdiler. Talepleri mesleklerine geri dönmek... İktidar geri adım atmıyor. Bu iki kişi, onurlu bir biçimde ölüme yürüyor.
Peki, niçin grevdeler? Çünkü masum olduklarını, KHK ile ihraç edilecek bir suç işlemediklerini savunuyorlar. Hatta neyle suçlandıkları net olarak da kestiremiyorlar...
FETÖ’cü olmadıklarını ise sağır sultan biliyor. Çünkü iki hoca da laik, demokrat ve özgürlükçü fikirde insanlar, sol tandanstan geliyorlar. Savcıların iddiası, terör örgütü DHKP/C ile bağlantılarının bulunduğu yolunda.
Öncelikle şunu bilmekte fayda var ki bu iki isim de yılların eğitimcisi. Eğer DHKP/C ile bağlantıları olsa; biri öğretmenlikte, diğeri akademisyenlikte bu kadar ilerleyemezdi. Hiçbir iktidar buna göz yummazdı, yumamazdı...
Ve işin kötüsü; dava dosyasının en önemli iddiaları, ‘dedikodu’, ‘isimsiz ihbar mektupları’ ve hocaların öğrencileriyle çektirdikleri ‘fotoğraflar.’ İşte meselinin bam deli de burası. O fotoğraflardaki bazı öğrenciler, çeşitli sokak eylemlerine katılmışlar, haklarında kovuşturma yapılmış ve partiyle bağlantıları saptanmış.
Demek ki Türkiye’de çektirdiğin fotoğrafa dikkat edeceksin. Yoksa KHK ile önce işin, sonra ‘kulaktan dolma’ bir iddianameyle hayatın elinden alınabilir..
Bu bağlamda benim de Zeljko Raznatovic’le çektirdiğim fotoğraf, yarın öbür gün ‘Sırp Kasabı’ damgası yememe yol açabilir!
Neme lazım, en iyisi o fotoğrafı yakayım! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Huzur’u ararken! 27 Mart 2024
Güvenlik kurulu! 19 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları