Değişim

09 Temmuz 2017 Pazar

Kemal Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü bana 20. yüzyılın büyük heykelcisi Giacometti’nin “Yürüyen Adam” yapıtını hatırlattı. Bütün yapıtlarındaki ipince insanların her birinde evrenseli yakalayıp, yansıtmayı amaçlayan Giacometti’nin Yürüyen Adamı tek başına yürümektedir. Kemal Kılıçdaroğlu ise, peşine taktığı binler, yüz binlerle birlikte yürüyor. Zaten onun yürüyüşünü anlamlı ve önemli kılan da bu yanı.
Bir adam adaletin peşinden yürüyor, binlerin katılımıyla her geçen gün daha kalabalıklaşan, bugün Maltepe’deki mitingde 1.5 milyona ulaşacağı söylenen yürüyüşün amacı, koşulları değiştirmek, adaleti getirmek.
Kemal Bey de onunla birlikte yürüyen kitleler de bir şeyleri değiştirmeye uğraşırken aynı zamanda değişiyorlar da...
Kemal Bey yürüyor ve tıpkı beraberindeki kalabalık gibi, yürüdükçe büyüyor.
Yürüyüş değişimi getiriyor. Artık ne Kemal Bey, Ankara’dan İstanbul’a doğru ilk adımı atan Kemal Bey’dir ne de çevresindekiler...

***

Bugün bu uzun yürüyüş, Maltepe’de sonlanıyor. Ama Kılıçdaroğlu’nun da belirttiği gibi, bu bir son değil, bir başlangıçtır. Adalet ancak demokrasinin tüm kurum ve kuralları işlerlik kazandığında gerçekleşeceğine göre daha yapacak çok şey var demektir.
Ve bu mücadelede koşulları değiştirmek, ancak değişmekle mümkün olacaktır.
Değişimin kişisel çerçevede olmayıp, kitleleri kapsaması başarının önkoşuludur.
Kemal Bey ile birlikte partisinin de değişmesi şart.
Bu da yeterli değil, Türkiye’de demokrasi yanında saf tutabilecek olan tüm kuruluşların, demokrasi mücadelesinin gerekli kıldığı değişime uğramaları zorunlu.
Konumu CHP’ye bu alanda anahtar bir işlev yüklüyor.
Bu mücadele, demokratik koşullar içinde yürütülmüyor, yürütülmeyecek de...
Devletin üç erki, buna, küçük bir bölümü dışında, iktidarın borazanı olmuş, gerçekle bağdaşmayan algı yaratmayı gaye edinmiş medyayı da katarsanız, dört erki de demokrasi ve adalet isteyenlerin karşısında mevzilenmiştir.
Bunlarla mücadele, halk ile yan yana, onun içinde filizlenerek, onunla birlikte yürüyerek başarılabilir ancak.
İktidar, adalet arayışçılarını bu yola iterek, bu adımın atılmasına vesile olmuştur.
Yürüyüş yılgınlık ve korku perdelerini de yırtmıştır. Bunun da karşı tepki olarak baskıyı arttırması beklenebilir.
Ama daha nereye kadar?..
İç ve dış koşullar baskının sınırına geleceğimiz günleri çabuklaştırıyor.

***

Bu demokrasi mücadelesinin başarılı sonuca ulaşması ve Kemal Bey’in partisinin de kendine düşen rolü layıkıyla becerebilmesi bazı değişimleri zorunlu kılıyor.
-Değişimin liderlerle sınırlı kalması yetmez. CHP’nin sorunu lider sorunu değil, model sorunuydu, modelin de değişmesi gerek.
-CHP kafası karışık bir partiydi. Şimdi liderin kafasının berraklaştığı görülüyor, örgütün de kafa karışıklığından tümüyle kurtulması zorunlu.
-Artık CHP’nin kendini ne olmadığını anlatarak değil, ne olduğunu netleştirerek tanımlaması gerekiyor.
-Artık CHP reaktif (olduktan sonra tepki gösteren) konumdan çıkıp proaktif (ön alan) konuma geçmek zorundadır.
-Bunun sonucu olarak da başkalarının belirlediği gündemin peşinde koşmak yerine, gündemi kendi belirlemelidir.
-Aynı şekilde demokrasi mücadelesinin her evresinde, mücadelenin alanı ve yöntemini karşı tarafın değil, kendisinin belirlemesi zorunludur.
-Türkiye’de demokrasinin gizil gücü gençliktir. CHP’nin bu kesimi kucaklayacak yapıya ulaşması zorunludur.
-Demokrasi mücadelesinde bir tek partinin tek başına sonuç alması imkânsız. Demokratik güçlerle işbirliğini yaşama geçirecek uzlaşma kültürünün ve pratiğinin geliştirilmesi elzem.
Kemal Kılıçdaroğlu yürüyor, bugün Maltepe’de mitingle noktalanan yürüyüş son değil bir ilk.
Lider yürürken değişiyor, yürürken bir şeyleri değiştirmesi için zaten değişmesi de şart. Tek başına liderin değişmesi yetmez, örgütün de değişmesi zaruri.
Başarı ancak bunlardan sonra gelebilir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları