Ve işte Türkiyeliyiz!

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Bu yazı, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından başlatılıp muazzam bir toplumsal destek ve katılımla günlerdir sürdürülen “Adalet Yürüyüşü”nün İstanbul Maltepe Meydanı’nda “Adalet Mitingi” ile noktalanacağı tarihsel ânın öncesinde yazılıyor. Sonrasında da gazetede yerini alacak.
Dolayısıyla kendisini “talihsiz” addeden bir yazı bu!..
25 gündür “Hak, Hukuk, Adalet” çığlıklarıyla çığ olup “yekinip yürüyen toprak” misali Ankara’dan İstanbul’a yol tutmuş kalabalıklar, seslerini (şimdilik) son durak olan Maltepe’den Yeryüzü’ne duyururken bizim bu köşede onların nabzını ânında tutma ve aktarma şansımız da, sıcağı sıcağına değerlendirme yapma imkânımız da yok. Ertesi gün (yani bugün) ise çok geç olacak!..
Bu çaresizliği aşmanın tek yolu, ne zamanla ne de mekânla sınırlanan, Tanpınar’dan ilhamla söylemek gerekirse “Yekpâre, geniş bir ânın parçalanmaz akışı”na yegâne karşılık olarak imdadımıza yetişebilecek şiire sığınmak...
Bunu, memleketimizin en büyük şairlerinden Hasan Hüseyin Korkmazgil’in en büyük şiiri saydığım “Kızılırmak”ın beni en çok etkileyen bölümüyle yapacağım.

***

Hasan Hüseyin’in destan şiiri “Kızılırmak” (1968), betimleme ve öykülemeye dayalı, başı-sonu belli destan şiirlerden farklı şekilde olayların, ilişkilerin yumak halinde örüldüğü hayli dinamik, devingen ve tempolu bir yapıttır. Unutulmaz “düşünce şehidi”miz Bedreddin Cömert Hoca’nın deyişiyle o, “çok sesli, çokkollu bir gürüldeyiş; yapısını sadece soluğuyla kuran; kavgaları kavga gibi değil, çizerse türkü türkü çizen; ince ince akıp da nehir nehir olan çelik öfkeli bir koşu”dur (B. Cömert, “Eleştiriye Beş Kala”, 1981).
Tarihinin en korkunç hak-hukukadalet ihlallerini yaşayan Türkiye’de bize bunları yaşatan iktidar karşısında toplumun tepkisini gürül gürül dışa vurduğu “Adalet Yürüyüşü ve Mitingi”ni selamlama yolunda, “nehir nehir çelik öfkeli bir koşu” olarak yapılanmış “Kızılırmak” destanından daha anlamlı ne olabilir ki!..

***

ve işte türkiyeliyiz
hani deryâ içre olup da deryâyı bilmeyen balıklar gibiyiz
hamsiyiz karadeniz’de
çukurova’da pamuk
uzunyayla’da buğdayız
ege’de tütün
sınırboylarında gözükara kaçakçılarız
istanbul’da kadillaklı karaborsacı
ve doğu dağlarında koçero’larız
eşsiz bir güzellikle çarpılmış gibi
uyumuşuz yoksulluğun körmemelerinde
çalışkanız
filozofuz
dostuz
bütün sömürülenler gibi ezik
bütün uyananlar gibi kızgın ve doluyuz
seslenir yüzyıllar ötesinden pir sultan abdal’ımız
‘üstü kan köpüklü meşe seliyiz’

***

ve işte türkiyeliyiz
ateşleriz de mandıraları fabrikaları
topal karıncayı melhemleyip salıveririz
bir yaprak düşer bir yanbakış götürür biryerlerimizi
kan sızar yeşillerden ak mendillere
çıkarıp öcümüzü dağbaşlarına ağıtlara
ağıtlara dökeriz yüreğimizi

***

saksıda çiçek
kıraçta ceviz
örtülerimizde nakış nakış sabır ve gözyaşı vardır bizim

***

akıyorsak garip çaylar gibi incelerekten
dökülüyorsak eğer sonbahar gibi
çok ağır olduğumuz içindir mandalar gibi
ve balıklar gibi çok kalabalık
seviyorsak silahı ve yoksulluğu
susuyorsak kar altında toprakçasına
bıçak kemiğe değmediği
güneş ufuktan doğmadığı
o tozkoparan fırtına
kapımızı
kırmadığı
içindir

***

vurun kanatlarınızı karanlığa kuşlarım
geçin sıcak ırmakları kuşlarım
kızılırmak kızılırmak akın kuşlarım  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları