Feyzi Açıkalın

Turizm yöresinde 15 Temmuz anması

17 Temmuz 2017 Pazartesi

Birinci(!) 15 Temmuz’da şehrin merkezindeki aktiviteye tanık olmuş birisi olarak, kalkışmanın yıldönümünün nasıl geçeceğini merak etmekteydim. Hatırlatayım; son derece muhafazakar bir çekirdeğin siyasi yapıyı belirlediği, çok göç almış ve Türkiye'nin kitle turizmi yapılan en büyük yerleşimindeyim...

 

Şehrin çok farklı bileşenlerden oluşan siyasi ve idari yapısı gereği (yok, İsviçre kantonlarından birisinde değilim!) herkes kendi meşrebine göre slogan ve afiş bazında hazırlığını yapmıştı. Devlet resmi kurum panolarındaDestan yazarken, MHP FETÖ’cülerinGayrı meşru çocukluğu na vurgu yapmaktaydı. Çarşı esnafı da Ne olur ne olmaz! deyip bayrağını asmıştı.

 

Günlerdir 12 saat nöbetiyle anma etkinliğine hazırlanan polis, toplanma alanına doğal olarak ilk gelenlerdi. Sonra döner ekmek ikramı konusunda bilgisi olanlar yerlerini aldı. Bir arabadan mehter çalarken, diğeri de dombrayı sonuna kadar açmıştı. Başka da ses duyulmadı. Daha sonra yapılan bir anons ile yürüyüş başlangıç yerine gidilmesi çağrısı yapıldı.

 

Protokol öncülüğünde yapılan yürüyüş son derece sakin başladı. O sakinlikte, “Şimdi ne sloganı attıracağız biz bunlara?” çağrısı gülerek karşılandı. Yürüyüş kolu ilerledikçe guruplaşmanın olduğu anlaşıldı. Yalnızca bir guruptan tekbir çağrısı yapıldı, yanıt çok cılız kaldı.

 

Yürüyüşte, idari amirinin emri gereğince orada bulunmak durumunda olan memurlar; Anadolu'nun her köşesinden gelip şehre yerleşmiş genç, yaşlı emekliler; siyasi parti temsilcileri; kapkara çarşaflılar; kırsal bölge insanı ve de daha önce ilerici platformlarda gördüğüm aydınlık yüzler de vardı.

 

Mesela, yaşamını yalnızca turizmden kazanan çarşı esnafı yoktu. Otellere İŞKUR aracılığı ile çalışmak için girebilmiş, bir kaç ay sonra işini kaybedecek genç insanlar yoktu. Öğrenciler keza yer almadı. Lümpen diye tanımlanan, çoğu niteliksiz işgücüne katkıda bulunan ve toplumsal olaylarda görmeye alıştıklarımız da yoktu.

 

Yani, çok kötü giden turizmin en çok etkilediği, yıllık kazançlarının yalnızca bir kaç yaz ayla sınırlandığı çalışan insanlar anmaya rağbet etmemişti. Bir tehdit karşısında anlık tepki verip sokakları doldurabilen halk şimdi aş ve işinin derdindeydi. Demokrasi ve birlik beraberlik çağrısı onlar için yalnızca bir slogan düzeyinde kalmaktaydı; ne yazık ki karın doyurmuyordu.

 

Meydanı boş bırakmamak!” adına orada bulunduğuna inandığım aydın yüzlü insanlar ise toplanma alanındaki uzun dua sürecinde, “istikbali ve geleceği kurtarılan 50 milyon insan” ın dışında bırakılacaklarını henüz bilmemekteydiler. FETÖ belasına bir kaç kelam edildikten sonra, en azından saygı duydukları liderlerinin konuşma boyunca hedef noktasında delik deşik edileceğinin de farkında değildiler.

 

Dualar sonrasında okunan istiklal marşı ise o meydanın tanık olduğu en sessiz, katılımsız olanıydı. Anma törenin, sonradan traji komik bir nitelik alacak olan anonsunu yapan din görevlisi, “Toplantımız sabah namazını kılacağımız hemen yanımızdaki Yeni Cami’de bitecek. Bu kadar kalabalık nasıl sığar diye düşünmeyiniz, dışarda da çok yerimiz var demişti. Kalabalık zaten saat 24:00 sonrası dağılmıştı. Sabah namazı vakti geldiğinde de, ne yazı ki meydanda kimseler yoktu!

 

Ne tankın borusuna (egzozuna) tişört sokacak, ne de yukarda uçan helikoptere elinde salladığı kemerle aşağı gelmesi için çağrıda bulunması beklenen er kişilerde takat kalmamıştı. Sabah açılacak dükkan, kredi geri dönüşü, ödenecek vergiler, elektrik su parası, ısrarla kendisiyle pazarlık edeceğini bildiği konuklara razı oluşu onu bitirmek üzereydi.

 

Son olarak, 15 Temmuz anması taşkın olmayan her gösteri gibi, şehirdeki yabancı konuklarca  bir turizm aktivitesi gibi nitelendi. Biz nasıl Roma’nın Piazza Novana meydanında komunist partinin gösterisini elimizde dondurmayla izliyorsak onlar da aynısını yaptı. Türkçe bilmedikleri için de neden Arapça dualar okunduğunu anlamadılar. Yalnızca büyük ekrana çıkan yüz onlara tanıdık geliyordu.

 

Meydan yanındaki büfe iyi satış yaptı. Mısırcı yılın rekorunu kırdı. Keza çevre  kafeler de doluydu. Sabah diskolardan mahur gözlerle dönenler, giderken oradaki az sayıdaki insanın  hala televizyon izlemesini şaşkınlıkla karşıladılar. Yabancı plakalı mercedesli abiler sabaha karşı yine pazarlık yapacakları insanlarla buluştu! Yaşam zaten bozmadığı rutinini sürdürdü...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları