Genç yaşta yitirilen deha: Meryem’in ardından...

20 Temmuz 2017 Perşembe

Matematiğin, evrenin, hayatın, canlı – cansız tüm varlıkların... İçinde yaşadığımız fiziksel dünyanın “biz sıradan insanlara” kendini kapatmış ve gözükmeyen, yapısal özelliklerini anlamaya çalışmanın adı, “pür” -saf- bilim yapmaktır.
Hele ‘Matematik’, bazen “Bilimlerin Kraliçesi” adı da verilen, tüm kozmik evreni anlamak ve ele avuca alarak “İşte kanıt” denmesini sağlayan en saf araç sayılır. Bütün bilimler de ana girdi!
İnsanlığın “akıllı yaratık” olarak nitelendirilmesini hak edecek bir şey varsa, bırakın düşünmeyi, planlamayı, alet kullanmayı, varım demeyi ve pek çok tanımı... İçimizden çıkan az sayıda bazılarının, yaşamı ve evreni tanımlayan, neyiz, kimiz, evren nedir, kozmos nedir, bu “muazzam makine” nasıl çalışıyor... sorularına net ve tartışmasız yanıtlar vermesidir.
Onlar sayesinde “akıllı yaratık”larız.
Yoksa insanları diğer canlılardan ayıran genel sıradan özellik, yaşamlarını daha pratik ve konforlu sürdürmeyi bilmeleridir. Milyarlar öyle yaşıyor!

Aklın aleti bilim
“Akıllı yaratığın” elinde en önemli alet bilimdir.
Bilim, deha düzeyinde bireysel zekâların, bizim için değil onlar için en önemli “yüksek problemleri” çözmelerine dayanır. Herkes onlardan belli başlılarının isimlerini saymasını öğrenmiştir. Einstein... diye başlarsınız.
Bilim, hem dehaların büyük itici güçleriyle hem de artık günümüzde belki de daha çok “kolektif”, yani “birleştirilmiş yüksek – ortak akıl” ile büyük adımlarla ilerliyor.
“Kolektif akıl” örneğin CERN’de çalışıyor. Büyük birleştirilmiş ortak projelerde sorun çözüyor.
Dünyada artık büyük bir “bilim gücü” var. Bu güç, sanki ülkelerinden bağımsız değilmiş gözükse de, epey bağımsız olarak varlıklarını sürdürebiliyor ve dünya sahnesinde rol almaya başlıyor. 55 ülkede geçen nisanda Trump’a karşı “Bilim İçin” gösterileri, bunun kanıtıydı...

Dehalara ihtiyacımız var
Evet, bilim aklı kolektif bir güç olarak dev adımlarla ilerliyor. Ama dehaya ihtiyaç var. Onlar zaten var, ortaya çıkıyor ve büyük akıllar zincirinin bir parçası olarak parlıyorlar.
Maryam –Meryem– Mizrakhani... İranlıların parlak evladı. Henüz lisede iken üst üste Dünya Matematik Olimpiyatları’nda altın madalya kazanan genç dâhi de, bu “Yıldızlar Kümesi”nin bir parçası.
31 yaşında profesör olarak Stanford’a atandı. 37 yaşında iken, 40 yaş altı matematikçilere 4 yılda bir verilen, matematikçilerin Nobel’i değerindeki Fields Madalyası’nı (*) (**) üstelik ilk kadın olarak kazandı.

O yıldız Mizrakhani’dir
Fields Madalyası’nı alırken özetle şöyle konuştu:
En büyük ödül, hah işte buldum dediğim andır. O an şuna benzer: Bir tepenin en üzerindesiniz ve aşağıda her şeyi çok net görüyorsunuz... Matematikle uğraşmak şu demek: Çok uzun bir yürüyüşe çıktığınızı farz edin, ama ne yolun ucu belli ne de gideceğiniz yol ve sonu... Elinizdeki tüm bilgileri kullanarak yolunuzu bulmaya çabalıyorsunuz, ama şansınız varsa çıkış yolunu buluyorsunuz.. İnanıyorum ki, gelecek yıllarda çok sayıda kadın bu tür ödülleri kazanacak...”
Geceleyin gökyüzüne bakın, ilk kez gördüğünüzü sandığınız yıldız, Meryem Mizrakhani’dir.
--
(*) Fields Madalyası kazananların okudukları üniversiteler: École Normale Supérieure (11), Cambridge Üni.: 8. Paris Üniversitesi 8; Harvard: 7; Moskova Devlet Üniversitesi 6; Princeton 6. (Kısa liste) Fields Madalyası alanların o sırada bulundukları üniversiteler: Princeton 8; Institut des Hautes Études Scientifiques 6; Harvard 5; Pris Üniversitesi 5; Institute for Advanced Study 5; Cambridge 4 (kısa liste) (**) Fields Madalyası’nın ön yüzünde Arşimed resmi ve şu Latince şu sözü var: “Transire suum pectus mundoque potiri” (Kendi sınırlarını aş ve dünyayı kavra)... Arka yüzünde Arşimed’in mezarı ve “CONGREGATI / EX TOTO ORBE / MATHEMATICI / OB SCRIPTA INSIGNIA / TRIBVERE” (Dünyanın dört yanından gelen matematikçiler bu büyük başarıyı kutladı) yazıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları