Geçen yıl UEFA kesmişti faturayı, “Avrupa sana yasak” diye. Bu sene kendi iplerini kendileri çektiler...
Daha ilk adımda elveda dediler, tüzüklerindeki ilgili maddeyi hiçe sayarcasına...
Öyle ya, Galatasaray yahu bu takımın adı.. Kuruluş defterinde, ‘Avrupa’ya açılmak’ zorunluluğu var.
“Bırak Fener’i, Beşiktaş’ı, Ankara’yı, sen Edirne’nin ötesine bak” demiş Ali Sami Yen ve arkadaşları...
Ama gel, bunu Dursun Özbek’e, Igor Tudor’a ve futbol emekçisi görünümündeki tembel yıldızlara anlat.
Hani Liverpool’a, Dortmund’a, Roma’ya, Sevilla’ya, Ajax’a falan elenseler kimsenin sesi çıkmaz...
Ama, adını okuyamadığın Kuzeyli Ostersunds’a boyun eğiyorsan, Temmuz’da taça çıkıyorsan susacaksın ve önce camiandan, sonra Avrupa şampiyonluğu yaşattığın Türkiye’den özür dileyeceksin...
Şimdi kimse, “Ancak.. Fakat..” falan demesin. Kimse, ilk yarının son 15 dakikasında Yasin, Gomis, Maicon ve Linnes’in kaçırdığı golleri de gündeme getirmesin.
Dedik ya karşında sıradan bir İsveç takımı var. Üstelik o İsveç takımı, 2. sınıf teknik direktörünün aldığı garip riskin 5. dakikasında seni penaltı ile cezalandırıyorsa, bu maçın, bu serinin özrü falan yok!

***

Şimdi diyecek ki birileri, “Galatasaray turu ilk maçta kaybetmişti..”
Ben de diyeceğim ki, hayır, Galatasaray, daha doğrusu Galatasaray’ı yönetmeye çalışanlar turu, takımı kurarken kaybettiler.
Podolski’yi tutamadılar, Bruma’yı yok pahasına sattılar, Snejder’i küstürüp kaçırdılar. Bu 3 topçu geçen yılki 65 golün tamamına öyle ya da böyle adını yazdırmış. Peki yerine kim alınmış? Maicon, Gomis, Belhanda, falan filan...
Daha doğrusu kimi buldularsa almışlar, Salı Pazarı’ndan salatalık alsan daha dikkatli seçersin!
Dünkü ilk 11’e bakıyoruz 1 tane sol ayaklı oyuncu var, o da arkasına sürekli adam (ya da top) kaçıran Carole. Geri kalan 10 futbolcu sol ayaklarını düz vites arabada debriyaj için kullanıyor. Sol stoperin sağ ayaklı, orta sahanda oynayanlar da öyle...
Kabul, Türkiye solu sevmiyor, ama sen Galatasaray’sın, son 20 yıldaki tüm zaferlerini solakların fazla olduğu takımlarla kazanmışsın... Nedir bu sol alerjisi?
Evet, maçı izleyemeyenler için kısa da bir 90 dakika özeti; Galatasaray hocasının korkaklığından olsa gerek, sadece Gomis’i ileride bırakıp çıktı sahaya. Oysa arkasında 40 bin de seyircisi vardı ama tek forvette karar kılmıştı Igor Tudor. İlk 10 dakika bastırır gibi oldu, sonra İsveçliler dengeledi, 25’ten sonra Yasin, Maicon, Linnes ve yine Gomis’in şutları vardı heyecan yaratan... Ostersunds hiç gelmedi bu bölümde..
2. yarı da aynı havada başlamıştı. İsveçliler biraz daha oyunda gibi gözükürken, Tudor, Carole’u çıkarıp Eren’i sahaya sürdü, 3’lü defansa döndü, Maicon’u sağa çekti. Ne yazık ki bu, çalışılmamış bir riskti, fırsata dönüşmesi imkânsızdı! İsveçliler ilk atakta penaltı kazandı. Ahmet topu kaptırmış, Muslera rakibi düşürmüştü. Eğer Alman hakem kaleciyi atsa (ki hareket sarı kartlıktı ve ilk yarıdan bir sarısı daha vardı) dünkü boyun eğiş skandal mertebesine çıkardı.
Tudor ikramı penaltı ile golü bulan Ostersunds rahatladı, Ahmet yaptığı hatayı affettirmese de golünü attı, ama sonrası nafile çırpınışlardı.