Siz hiç gözlerinizle öpüştünüz mü?

27 Temmuz 2017 Perşembe

Üç gündür İstanbul Adalet Sarayı’nda adeta tutukluyuz. Adeta özgürüz. Adeta sevinçliyiz. Adeta kahroluyoruz. Adeta insanlık adına utanç duyuyoruz. Adeta hak hukuk varmış gibi yapıyoruz. Adeta...
Adetasız olan bir şey varsa o da şu: Adeta değil, kesinlikle biz üç gündür gözlerimizle öpüşüyoruz. Birbirine değmeyen ellerimizle kenetleniyoruz. Uzanamayan kollarımızla kucaklaşıyoruz...

Onur ve utanç
Pazartesi... Salı ... Çarşamba... Üç gün boyunca onuru ve utancı birlikte yaşadık.
Pazartesi sabah tüm gazeteleri taradığımda Cumhuriyet ve tek tük bir iki gazete dışında bu haber ana akım medyada yoktu. Sanki yargılanan gazetecilik değildi. Sanki Cumhuriyet, Patagonya’daydı. Sonra onlar da utanmış olacaklar ki, yer vermeye başladılar.
Üç gün boyunca arkadaşlarımızın savunmalarını dinlerken evet tarihe onur ve utanç belgesi olarak geçecek gerçeklere tanıklık ettik. Hukuk tarihi için utanç; Cumhuriyet gazetesinin tarihi için onur.
Adliye sarayı çok büyük. Mahkemenin görüldüğü oda 70 kişilik. Her sabah aynı izdiham. İçeri girmek isteyen 70 değil, 570 kişi. Avukatlar ordusu, sanık yakınları ve sarı basın kartı olan gazeteciler... (İlk günden sonra ayakta dinleyici almadılar, girebilenler daha da azaldı.)
Her savunma kendi adına bir destan, bir ders... Ayrıntıları her gün okuyorsunuz... İbreti âlem için okumalısınız... Ben, sizlerle, beni en etkileyen ve her gün tekrarlanan, her tekrarlanışta gözyaşlarımı tutamadığım anları paylaşmak istiyorum.

Uzaktan sarılmak
Şimdi gözünüzün önüne getirmeye çalışın:
Duruşmaya ara verildiğinde; 15 dakika için hâkimler heyeti, savcı, odayı terk ettiğinde, tüm eşler, yakınlar, gazeteciler, dostlar, insan hakları savunucuları ayağa fırlıyor, en önde oturan sanıklar da ayağa kalkıp biz dinleyicilere dönüyor... VE sanki sihirli bir değnek başla demiş gibi bir anda havada sesler, kahkahalar, kucaklaşmalar, öpüşmeler uçuşup duruyor.
Ahmet! Akın! Murat! Kadri! Güray! Hakan! Turhan! Musa! Önder! Bülent! Mustafa Kemal! Emre! Herkes birbirini çağırıyor, herkes aynı anda birbirine bir şeyler anlatıyor. Herkes el sallıyor, herkes sözcüklerle dudaklarıyla birbirine sarılıyor. Herkes seslendiği her isme binlerce anlam yüklüyor!
Odadaki sinerji, büyüdükçe büyüyor herkesi sarmalıyor.
Ortalık bir aydınlanıyor, bir aydınlanıyor... İnanılması çok güç! Gel de şimdi tut gözyaşlarını. Bunlar 9 aydır gökyüzünü göremeyen insanlar, iki haftada bir eşlerini ya görmüşler ya görememişler! Dünyanın en abuk sabuk nedeniyle 9 aydır tecritte tutulan insanlar!

Kelebekler özgürdür
İlk gün Kadri Gürsel’in 9 yaşındaki oğluna, babasına sarılma izni vermedi jandarma komutanı.
Bunun basına yansıması üzerine üçüncü gün bu yanlıştan dönülecek, Erdem babasına sarılabilecekti.
Anımsayın Deniz’in çizdiği kelebeği de hapisteki dedesi Güray Öz’e vermesi yasaklanmıştı...
Ama ne oldu duruşma günleri boyunca Umran Hanım’ın, Cumhuriyet Okurunun, gerçekleştirdiği “Kelebekler Özgürdür” eseri, kanat çırpıp durdu adliye sarayının tüm koridorlarında ve meydanlarda... (Fotoğrafta görüldüğü gibi...)
İddianameyi okudukça, savunmanın tek tek çürüttüğü o gülünç ve trajik savları duydukça, yaşadığım tek duygu ise insanlık onurunun aşağılanmasıydı. Ve içimi kaplayan “Yeni Türkiye” acısı...
Kelebeklerin uçuşmasından, bir çocuğun babasına sarılmasından, öpüşmelerden, sevişmelerden ve gülümsemekten ve de umuttan korkan “Yeni Türkiye”...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları