Arkamızdaki kaleler!

30 Temmuz 2017 Pazar

Cumhuriyet’e yönelik siyasi operasyon başarısız oldu.
Geçtiğimiz hafta Çağlayan Adliyesi’nde karşı karşıya kaldığımız “vaka”, bir dava değil, “operasyon”du.
Biz buna ta en baştan arkamızda bir “kale” gibi duran Avukatlarımız’ın değerlendirme ve tavsiyeleri doğrultusunda zaten hazırlıklıydık.
Karşı karşıya olduğumuz süreçten “adalet” çıkmayacağını biliyorduk.
Zaten adalet, iddianame diye ortaya çıkmış garabet önümüze konduğu anda arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılmalarıydı. Ama böyle olmayacağını ve bir şekilde (sayısı konusunda kanaat ve öngörüler muhtelif olmakla birlikte) “tutukluluğa devam” kararıyla canımızı yakmaya devam edeceklerini biliyorduk.
Dolayısıyla asıl mesele, bu zulme nasıl dayanacağımız, gardımızın düşüp düşmeyeceği, vakarımızı kaybedip kaybetmeyeceğimiz (boyun eğip eğmemeyi bırakın!), boynumuzun bükük olup olmayacağıydı.
İşte bu meselenin üstesinden gelme yolunda bir hukuk ordusu durdu bizim arkamızda. Hepimizi bilgi ve birikimleriyle beslemediler sadece. Ruhsal/psikolojik olarak içine düştüğümüz umarsızlık ve çaresizliği aşma yolunda da sabırla, şefkatle ve hep tebessümle çaba harcadılar.
Biz, gazetemizde aylardır gecesini gündüzüne katarak çalışıp bu korkunç “Operasyon”a hem kendilerini, hem “müvekkil”lerini, hem de bizleri hazırlayan;
Bu arada bir de kalbimizden kalemimize ha bire damlayan öfke toplarının ateş olup hepimizi yakmaması için çaba harcayan bu insanların hakkını ne yapsak ödeyemeyiz!..
Biz, onlarla “çelik gibi şefkat” neymiş, onu öğrendik!..
Elbette benim bu değerlendirmem görelidir; ve elbette hiç kimseye haksızlık etme gibi bir kastım yok.
Ancak 9 ay boyunca yaşadığımız bu “Operasyon” kâbusunda ilk günden bugüne ben ne zaman gazetenin bürosunda olsam ya da ne zaman uzaktan telefona sarılsam karşımda bulduğum;
Harıl harıl kan ter içinde gece gündüz çalıştıklarına şahit olduğum;
İçeride zindanların karanlığında kalmış arkadaşlarımızın derdine deva oldukları kadar;
Dışarıda hem onların hayatımızdan koparılmış olmasının hicranında, hem de bir istibdat rejiminin cenderesinde Cumhuriyet’e katkı vermeyi sürdüren bizlerin kahrını da çeken;
Üç ismi...
Elbette onlara yoldaş çok kıymetli, fedakâr ve vefakâr avukat arkadaşlarının eşliğinde oluşmuş muhteşem bir “hukuk ordusu”na öncülük eden üç ismi...
Zikretmeden geçemeyeceğim:
Fikret İlkiz, Tora Pekin, Abbas Yalçın!..
Cumhuriyet’e yönelik “Operasyon” karşısında biz ayakta kaldıysak bunda en büyük pay onların...
E, o zaman bize de onları ayakta alkışlamak düşer!..

***

(“Seyir Defteri”ni bir haftalığına kapatıyoruz. 7 Ağustos Pazartesi tekrar açmak ve görüşmek üzere!..)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları