Yüz yıl önce yüz yıl sonra

06 Ağustos 2017 Pazar

İl ve ilçe müftülerine nikâh yetkisi veren düzenlemeyi de, her şeyi olduğu gibi münferit bir olaymışçasına, bütünden soyutlayıp tek başına ele alırsanız “bu değişikliğin dini düşünce, yaşam tarzının değiştirilmesiyle alakası yok” diyerek geçiştirebilirsiniz.
Oysa olayı bütünü içinde ele alınca, okula yönlendirmede Diyanet’e verilen yetkiler, okullarda cihat öğretilmesi, Bakanlık ile imzalanan anlaşmalar gereği, Milli Eğitim’in tümüyle Ensar Vakfı’nın insafına terk edilmesi gibi olaylar ve iktidarın önde gelen sözcülerinin açık ikrarları hatırlanınca, olayın bir yönelişin etaplarından biri olduğunu görmemeniz imkânsızdır. Tabii izanınızı tümden yitirmediyseniz eğer...
Ama izanını tümden yitirmişler, siz ne derseniz deyin, hangi kanıtı gösterirseniz gösterin, size “niyet okuyorsun” diye dudak büküp geçebilirler.
Dün niyet okuyorsun diye kale almadıkları uyarılarınızdaki tehditlerin bugün gerçekleşmiş olduğunu da ne kadar kanıtlarıyla ortaya koysanız bir şey değişmez, laik Cumhuriyet karşıtlıkları onların gözlerini kör, kulaklarını sağır, vicdanlarını işlemez kılmıştır.
En doğrusu onları artık yok sayıp aldırmamak ve doğru bildiğini söylemeyi sürdürmektir.
Onun için bir defa daha belirtelim ki müftülere nikâh yetkisi vermeyi öngören düzenlemenin laik Cumhuriyeti “tağyir ve tebdil etme” yolunda atılmış yeni bir adım olduğunu söyleyenler yerden göğe haklıdırlar.

***

Gelişmeleri uzun sayılacak bir zaman perspektifi içinde izlemek daha da çarpıcı saptamalara götürüyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nde bu, düzenlemenin tasarlandığı, bu tartışmanın yapıldığı yıl 2017’dir.
Yüzyıl önce 1917’de Osmanlı İmparatorluğu’nda aynı konu tartışılıyordu.
Ama bu kez konu tam tersi bir nedenle, Osmanlı’nın bütün vatandaşlarının din farkı olmaksızın, sivil evlenme esasına bağlandığı düzenleme getirildiğinde tartışma konusuydu.
2017’de ise müftülere nikâh kıyma yetkisi verilmek istendiğinden konu gündemde.
1917’de Osmanlı Türkiye’sinde şeriye mahkemeleri de şeyhülislamın denetiminden çıkarılıp “Adliye Vekâleti”ne bağlanıyordu.
2017 Cumhuriyet Türkiye’sinde Cumhuriyet’in, bekçileri ve savunucularını Fethullah cematinin mensubu oldukları savıyla kovuşturulan savcılar yargılatıyorlardı.
1917’de 1. Dünya Savaşı içindeki Osmanlı Türkiyesi’nde öğretmenler askerlikten muaf tutuluyorlardı.
2017 barış içindeki Cumhuriyet Türkiye’sinde bir yandan öğretmen açıkları sürerken öte yandan binlerce öğretmen işsiz, atama bekliyordu.
1917’de, Osmanlı Türkiye’sinde, vakıf gelirleriyle yaşayan ilkokulların denetimi şeyhülislamın karşı çıkmasına karşın, şeyhülislamlıktan alınıp Maaif Vekâleti’ne veriliyordu.
2017’de güya laik Cumhuriyet Türkiye’sinde öğrencilerin okullara yönlendirilip yerleştirilmesinde Diyanet’e yeni işlevler veriliyordu.

***

1917 Osmanlı Türkiye’sinde köylülerin ve kadınların okuma yazma öğrenmeleri, temel konularda bilgilendirilmelerini sağlayacak, konferanslar düzenlenmesi için “Halka Doğru” derneği seferberlik başlatıyordu.
2017 güya laik Cumhuriyet Türkiye’sinde devlet ile imzalanan bir anlaşma ile “Milli Eğitim” ortaokul, lise ve “Halk Eğitimi” düzeyinde dinci Ensar Vakfı’na teslim ediliyordu.
Evet, inanılmaz gibi görünse de bütün bunlar 1917 ve 2017 Türkiye’sinde olmuştur. Yüz yıllık bir zaman dilimi içerisinde olaylara baktığınızda her şey daha net ortaya çıkıyor.
Müftülere nikâh yetkisini bu perspektif içine oturtun ve şimdi söyleyin bakalım! Ne görüyorsunuz?
Ve söyleyin, 1917’de 1923’ü ve laik Cumhuriyeti gösteren tarihin ibresi, 2017’de neyi gösteriyor?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları