Ayşegül Sönmez

Belling’in estetiğinde sürpriz Türkiye durağı

09 Ağustos 2017 Çarşamba

Berlin’de Hamburger Bahnhof Müzesi’ndeki Belling sergisini Sabancı Müzesi direktörü Nazan Ölçer ile birlikte Ai Weiwei stüdyo ziyaretimiz esnasında gezme fırsatı bulduk.

Koşa koşa gittiğimiz sergide iki Belling karşımıza çıkacaktı.

Sergiyi bize gezdiren Alman müze yetkilisinin tanıdığı Belling ile bizim tanıdığımız Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi’nde 1936-1954 yılları arasında heykel şubesi şefi Belling, bambaşka iki insan, iki sanatçı...

Ayda 1138 TL. brüt maaşla, İstanbul’a göçünden ötürü harcayacakları için 1000 TL. karşılığında Kültür Bakanlığı tarafından mesleği dahilinde verilecek tüm işleri parasız olarak “deruhte” edecek Belling’in İstanbul deneyimi, öncesi ve sonrasıyla kesinlikle düşündürücü ve nice hikâyelere gebe.

Belling’in İstanbul öncesi Art Deco, kübizm ve aynı zamanda dönemin realist figürasyonlarının hepsini ilginç bir biçimde karmalaştırdığı heykelleriyle, İstanbul’da ve Ankara’da yapacağı İnönü heykelleri arasındaki dağlar kadar fark, boşluktan doluluğa geçişi, Türkiye modernleşmesinin ve sürgünde bir entelektüelin öznel dünyasını askıya alan sürgün koşullarını hep birlikte deşifre etme gücüne sahip.

Hamburger Bahnhof sergisinin küçük bir bölümünde, Türkiye macerası başlığı tayin edilmeksizin Belling’in İsmet İnönü için yaptığı anıtın eskizleri, kurşun ve mürekkep kalem desenleri, notları ve heykelin uzun yıllar Demokrat Parti yasağı yüzünden depodaki tecritinden sonra Taşlık Parkı’na taşındıktan sonraki hayatının fotoğrafı da yer alıyor.

Bu İnönü heykeli akla Belling imzalı Ankara Üniversitesi önündeki bir başka realist, boşluksuz İnönü heykelini de çağırıyor ister istemez.

Belling’in Türkiye’deki macerasının son işi. Bir veda olduğunu bilmeyerek attığı o kazıma imza.

Ülkesine 1955’te döndüğü zaman Federal Almanya büyük hicret nişanını kazanacak.

1956 yılında Berlin Güzel Sanatlar Akademisi üyeliğine kabul edilecek.

1961 yılında Berlin kenti sanat ödülünü kazanacak.

Ve 1936 yılında bıraktığı yerden devam edecek:

Hiçbir şey olmamış gibi...

Buz paten pistinde gerçekleşen tiyatro için avangard heykel ve kostümler, masa üstünde yer alabilecek ama fonksiyonu olmayan art deco bir lambayı andıran ama lamba olmayan boşluğu sorunsallaştıran heykelsi, tasarımsı, mimariyle mekânı hemhal etmeyi mesele eden öznel, eklektik modern işlerine dönecek. Dev alışveriş mağazası, Sabahattin Ali’nin Kürklü Madonna’sında da geçen KaDeWe vitrini için manken tasarlayacak.

İstanbul bir rüya mıydı?

Bir kâbus?

1933’ten itibaren Leo Spitzer, Alexander Rüstow, Bruno Taut ve daha pek çok Yahudi entelektüel aynı şekilde sürgün hayatlarında İstanbul’da yeni bir ulusun inşaatında aktif görev alır.

Batı Avrupa’nın antik mirasıyla modern Türkiye arasında birtakım kültürel ortaklıklar tesis etmelidirler.

Bizi Avrupalı kimliğiyle özdeşleşmeye çağıracak heykeller üretmelidir Belling.

Belling, özel çalışmalarını ihlal ettiği “göç” yılları boyunca şahsen ona alınmış pek çok “aleyhtar vaziyet”le karşılaşır. Bunlardan örneğin biri Zeki Faik İzer’den gelir. Belling, atölyesi için istediği ihtiyaç listesiyle İzer’in ‘hayretini ve teessürü’nü kazanmakta gecikmez.

Oskan Efendi ve İhsan Bey’le kurulan limitli heykel atölyesine, oysa bir tahta, bir taş, bir kişisel ve bir de canlı model atölyeleri ekleyecek olandı oysa.

Bununla yetinmeyerek taşa ya da tahtaya, malzemeye, heykeli çevreleyecek mekânla birlikte düşünülerek karar verilmesini nasihat edecek olan da...

Heykeli geometrik bir problem konusu olarak irdeletecek de oydu.

Özel çalışmalarını ihlal etse, İnönü, Atatürk anıtlarını tasarlamakla ‘deruhte etse’ de kendini, öğrencilerine soyut heykel öğretecekti.

İlhan Koman, Şadi Çalık, Hüseyin Gezer, Yavuz Görey, Turgut Pura onun öğrencileriydi.

Dönemin hocalarından Nijad Sirel, ‘beni bir asistan değil talebe olarak düşünün’ diyerek hocanın bilgisinden yıllarca istifade edecek. Belling, Sirel’i hep destekleyecek ne var ki Sirel hocasının Türkiye’deki görevine son verecek ve Atatürk anıtı yapmaktan onu alıkoyacak dilekçeyi imzalamakta tereddüt etmeyecektir.

Sergideki, iki Belling bize iki harita sunar.

İhanetin, faşizmin, göçün, sürgünün ve hümanizmanın haritasıdır ilki.

İkincisi bireyin topografik haritasını çizmekte kusursuz üstelik coğrafyalarüstü bir haritadır.

(Yazının genişletilmiş bir versiyonu sanatatak.com’da önümüzdeki günlerde yayımlanacak.)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Siyah Güzeldir 7 Temmuz 2018

Günün Köşe Yazıları