Can Baba türbesini ziyarete giderken

09 Ağustos 2017 Çarşamba

Yıl 1985. Poetika Şiir Dergisi’ni çıkartıyoruz. Mehmet Müfit ve Tuğrul Tanyol’la birlikte. Küçücük, kitap boyunda, 64 sayfa bir dergi. 12 Eylül’ün karanlığı hâlâ sürdüğü için dergi çıkartma izni verilmiyor. Mecburen dergiler “seçki” adıyla çıkıyor. Biz de Poetika’ya “Şiir Sanatı ve Sorunları” altbaşlığı koyuyor, kitap gibi yayımlıyoruz.
Poetika’da esas olarak 80 kuşağı şairleri var. Amacımız Üç Çiçek’in kaldığı yerden devam etmek. Tartışmayı sürdürmek, şiir üzerine görüşlerimizi ortaya koymak. Dergide küçük hoşluklar da var. Bunlardan biri de “İlk Adımlar” bölümü. Cemal Süreya’ya, Ece Ayhan’a ilk şiirlerinin yayımlanma sürecini anlattırmışız. Üçüncü sayıda da Can Yücel anlatacak. Kısa, bir sayfayı geçmeyen yazılar. Can Baba ile iletişimi Tuğrul (Tanyol) kuruyor. Tuğrul, Can Baba’nın Sultanahmet’e adliyeye geleceğini söylüyor. Adliye çıkışında Can Baba’yı bulup yazıyı alacağım.
Can Yücel’in “Rengahenk” adlı kitabı toplatılmış. Kitap 1982’de yayımlanmış. Yazko’dan çıkan ilk baskısı toplatılmamış ama ikinci baskı hem toplatılmış, hem de dava açılmış. Burhan Uygur’un resimlediği, günümüzde bile benzerine az rastlanacak şıklıkta bir kitap. Şiirlerin müstehcen olduğu iddia ediliyor. Can Yücel ünlü savunmasında “Göte göt demeyeceğiz de ne diyeceğiz” demiş ve beraat etmiş.
O gün Can Baba adliyeye kitapları teslim almaya gelmiş. Toplatılan kitapların durduğu adliyenin bodrumunda bulunan depoya gitmişler. Depoyu kanalizasyon suları basmış. Diz boyu su varmış. Kitapları almamışlar. Can Baba’nın canı fena halde sıkkın. Adliye’nin hemen karşısındaki Çınar Lokantası’na gitmişler. Hulki Aktunç’la beraber sohbet ediyorlar.
Hemen masaya buyur ediliyorum. Ben bu saatte içemem desem de önüme bir kadeh sürülüyor. Sonra da sohbetleri kaldığı yerden devam ediyor. Ben de keyifle dinliyorum.
Akşama doğru içkiler bitip kalkacakları zaman Can Baba’nın aklına benim neden geldiğimi sormak geliyor. İlk şiirinizin öyküsünü yazacaktınız, diyorum. Can Baba birer kadeh daha ısmarlıyor. Ben söyleyeyim, sen yaz diyor. Poetika’nın üçüncü sayısında bu anıyı yayımlıyoruz.
Mühür Dergisi’nin temmuz-ağustos sayısında kapak konusu “Can Yücel’in Tuğrul Tanyol’a Yazdırdığı Bilinmeyen İki Şiiri”. Can Yücel, Tuğrul’a iki şiir yazdırmakla kalmamış, birlikte bir şiir de yazmışlar. Bir dize Can Baba, bir dize Tuğrul... Orijinallerinin tıpkı basımıyla birlikte şiirler ve şiirlerin yazılış öyküsü Mühür’de. Tuğrul’un anısını okuyunca aklıma Poetika için Can Baba ile buluşmamız geldi. Aynı günlerde gerçekleşmiş buluşmalar.
12-14 Ağustos tarihleri arasında Datça’da Can Yücel anılacak. “Can Yücel’e Bin Selam” adıyla düzenlenen etkinlikte şiir dinletileri, söyleşiler, belgesel gösterimi ve konser var. Etkinliği Nevzat Metin’in yönettiği Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi UKKSA gerçekleştiriyor.
Etkinlikler 12 Ağustos’ta Can Yücel’in mezarı ziyaret edilerek başlayacakmış. Nevzat Metin bu bilgiyi verince aklıma Datça Belediyesi’nin sosyal medya uzmanlarının “Can Yücel’in türbesi nerede?” sorusuna Twitter’da “Eski Datça sokaklarında ‘Can Yücel’in türbesi nerde?’ diye soran misafirlerimiz, hiç olmazsa Google’dan ‘Can Yücel kimdir’ diye bakınız” cevabı geldi.
Bu cevabı duyunca da geçen yıllarda Can Yücel’in mezarına yapılan saldırı geliyor aklıma. Saldıracaklarına türbe diye Can Yücel’in mezarını ziyaret etsinler, diyorum. Ne de olsa mübarek bir adamdı. Büyük bir şairdi. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları