Mehmet Faraç

Aşireti Gözetlemek!

03 Eylül 2008 Çarşamba

Vatan gazetesi yazarı Ruhat Mengi, dünkü yazısına Kadın Öldürmek Serbest mi?başlığını atmıştı. Mengi, Yargıtayın geçen hafta verdiği bir kararda, Töre cinayetlerinde aile meclisi kararı alınmış olmasını, bunun da kesin ve inandırıcı kanıtı olmasını şart koşmasınasinirlenmiş! Mengi karara tepkisini haklı olarak, Nasıl olurmuş kesin kanıt? Aile meclisi karar verirken videoya mı çekeceklerdiye aktarmıştı.

Güneydoğuda son 15 yılda yoğunlaşan töre cinayetlerinde azmettiriciler çoğu zaman göz ardı edildi. Bu cinayetler namus gerekçesine dayandırılırken bölgede görev yapan yargı ve güvenlik mensupları da feodal ilişkilerin etkisi yüzünden olayları derinlemesine araştırmaktan kaçındı! Ancak üç yıl önce töre cinayetlerine yönelik yasal yaptırımlar AB uyum yasaları kapsamında ağırlaştırıldı. Artık cinayet kararı veren azmettiricilerin de yargı önüne çıkarılacağı düşünülmüştü. Çünkü töre cinayetlerine Avrupada çok ağır cezalar verilmekteydi. Örneğin Kopenhag Östre Landsret Mahkemesinin bir kararı töre yargılamalarıyla ilgili dersler içermekteydi:

Eylül 2005te ailesine haber vermeden Emal Khan adlı Afgan genç-le evlenen Pakistanlı Ghazala Abbas iki gün sonra ağabeyi Akhtar tarafından sokak ortasında kurşunlanarak öldürülmüştü. Kopenhag polisi olayın ardında azmettiriciler olduğunu saptamış ve zanlıları yakalamıştı. Akhtar 16 yıl, tetikçinin babası, kardeşi, amcası ve yengesi ise 14 yıldan ömür boyu hapse kadar çeşitli cezalara çarptırılmıştı. Tetikçiyi olay yerine götüren taksiciye bile 8 yıl hapis cezası verilmişti!

Türkiyede yetişkinlerin çok azı töre cinayeti için kendi iradesiyle silaha sarılıyor. Ancak küçük çocuklara işlettirilen cinayetlerin tamamının ardından her zaman aile ya da aşiret meclisinin kararı bulunuyor! Okuma yazma bilmeyen, 12 yaşındaki çocukların namus bekçiliğine soyunacağı inandırıcı olmayacağına göre, her töre cinayetinde tetiği feodalitenin çektiği gerçeği de hiçbir zaman değişmeyecek! Töre dosyaları yargıya ulaşmadan önce güvenlik birimleri tıpkı Avrupadaki gibi azmettiricileri ortaya çıkarmanın yolunu bulmalı! Aksine Yargıtayın son kararına göre Güneydoğuda töre şüphelisi her eve biri bizi gözetliyor ekiplerini göndermek gerekecek!

Derin PKK!..

Ergenekon soruşturması kapsamında dinci medyanın öne çıkarmaya çalıştığı bir konu da başta PKK olmak üzere terör örgütlerini istihbarat ser- vislerinin kurduğu iddiasıydı! Özellikle Yeni Şafak işi neredeyse PKKyi Ergenekoncu askerler kurdu ve yıllardır kendi askerlerini şehit ediyor demeye vardırmıştı! Bu gülünç iddialar salt PKK konusundaki cehaletten değil askeri yıpratma stratejisinden kaynaklanıyor. Devlet terör örgütü kurmaz, içine istihbaratçı sızdırır gerçeği bu kesimlerin işine gelmiyor. Abdullah Öcalanın geçen cuma günü avukatlarına yaptığı açıklamaların bu kapsamda dikkatle irdelenmesi gerekiyor:

Ergenekon, NATOnun Gladiosu tarzı bir örgütlenmedir. Bunlar 1970lerden itibaren PKKye hâkim olmaya çalıştılar. O dönem MİT, denetim altına alabilmek için PKKnin içerisine bazı kişiler gönderiyordu, Pilot Necati (Ağrılı Necati Kaya) Kesire (Öcalanın eski eşi) gibi. Daha sonra bu işi JİTEMe devrettiler. JİTEM de bunu Ergenekona havale etti.

Öcalan yalnızca bunları değil, Tuncay Güneyin, Veli Küçüke mal ettiği Kırıkkale MKE fabrikasında 1997de yaşanan patlama ile Diyarbakırda Yaşar Büyükanıta yönelik suikast girişiminin ardında PKK muhalifi Sait Çürükkayanın olduğunu iddia etmiş. Hatta Bingölde 33 erin kurşuna dizilmesi suçundan Diyarbakır Cezaevinde yatan Şemdin Sakıka da aynı güçler tarafından birçok eylem yaptırıldığını öne sürmüş. Öcalanın bu açıklamaları Güngören patlaması ve Üsküdardaki havan topu saldırısıyla birlikte değerlendirildiğinde, Ortadoğuda kaç PKKvar sorusu daha da önem kazanıyor!

 

Hiç kuşkunuz olmasın, bu Ergenekon soruşturması sonunda tıpkı bir bumerang gibi bu çirkin tezgâhları kuranları vuracak. Devlet Bakanı Hayati Yazıcının, Ergenekon iddianamesine konan bir telefon dökümünde, Tayyip Beyin avukatı olarak şiir davasında iki hâkim ile bir savcıya rüşvet verdiği yolunda bir iddia yer alıyor. Yazıcı bakın nasıl isyan ediyor: Bu alçakça bir iddia... Peki aylardan beri cezaevinde neyle suçlandıklarını bile bilmeden yatan insanlar ne yapsın?

Tufan Türenç, Hürriyet

Bir süredir yayımlanmakta olan hangi tarafta ve kimlerin Tarafı olduğu çıktığından beri, malûm bir gazete var. Tarafı: Türk ordusuna, komutanlarına, Atatürke ve milliyetçiliğe düşmanlık, PKK yandaşlığı.’ Bunu gizlemeye de çalışmıyorlar: Başyazarı Ahmet Altan ve Amerikadan gönderilen misyonerYasemin Çongar, Türk ordusu şehitler verirken, Kandil Dağına gittiler ve PKK eşkıyalarıyla boy boy poz verdiler, düşmanlarla yattılar...Savaş halinde düşmanlarla yatmanın-işbirliği yapmanın cezası idamdır!

Altemur Kılıç, Yeniçağ

 

Kum Fırtınası!..

Sabah yazarı Nazlı Ilıcak nasıl olmuşsa dünkü yazısında AKP zihniyetinin içki yasağına tepki göstermiş. Herhalde 29 Ağustosta AKPnin içki yasağı haritasını Adım adım İran oluyoruz başlığıyla yayımlayan Sözcü gazetesinin manşetinden etkilenmişti! Yazısına, Laik cumhuriyete bağlılık, içki içip içmemek ile ölçülemezdiye başlayan Ilıcak şöyle demişti:

Niçin belediye tesislerinin hiçbirinde içki servisi yapılmıyor? Üsküdarda yeni inşa edilen lokantada da içki ikram edilmeyecekmiş. Moda İskelesinde bulunan restoranın İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı Beltura devredilmesinden sonra içki satışının yasaklanması da bir başka örnek. Bu bakımdanHayat tarzımıza müdahale edemezsinizmesajını vermeye çalışan Modalıları haklı buluyorum.

Dinci medya ile AKP şakşakçısı liboşlar Ilıcak kadar açıksözlü olamıyor. Onlar AKPye inadına destek uğruna laiklik karşıtlarının odağıbu partinin memleketin dört bir yanını Kum kentine çevirme çabasına da ses çıkarmıyorlar! Eskiden Urfada, Konyada, Erzurumda içki yasağını dayatan mahalle baskısı ne yazık ki artık Cumhuriyetin başkentinde yaşanıyor. A Takımı adı verilen zorbalar yıllardır din polisi edasıyla Ankara Keçiörende terör estiriyor! Bunlar ve bir Tekel bayisini sopalarla komalık eden eşkıyalar yıllardır Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olmak için can atan Turgut Altınokun adamları!.. Başbakan, Anayasa Mahkemesinin kararına inat sopalı zabıta çalıştıran Altınoku büyükşehir, ejderha başlı kılıçla Ankaranın göbeğinde gazeteci döven Melih Gökçekin oğlu Osmanı da Çankayaya belediye başkanı yaparsa Kum fırtınası başkenti tamamen kaplar!

 

Yoksulluk ve Televole!..

Ne yazık ki Türkiyeyi kuşatan, toplumu açlığa sürükleyen zam furyasını çok satışlı gazeteler öne çıkarmıyor. AKP denetimine giren bir kısım medya ise ramazanla başlayan fiyat artışını gözden kaçırmak için bile her yolu deniyor. Açlık, işsizlik ve pahalılık başlıklı haberlere en çok Sözcü, Tercüman ve Milli Gazetede rastlanıyor. Sözcü, elektriğe, doğalgaza ve suya yüzde 30 zam yapan hükümetin memura 2009 için 4 artı 4.5 oranında zam vermesi kararını cumartesi günkü sayısında Al bu zammı başına çal başlığıyla duyurmuştu! Sözcünün dünkü manşetinde ise Memur işçi emekli ramazana aç giriyorbaşlığı vardı. Milli Gazetenin dünkü manşeti ise TÜİKin 255 YTLlik istatistiğiaçlık sınırıdeğil. Açlıktan ölüm sınırıbaşlığı vardı. Tercüman olaya daha küresel bakmıştı. Bu gazete Türkiyeyi bekleyen büyük tehlikebaşlığı altında Kafkaslardaki krizin Türk ekonomisi ve sanayisini çökerteceğini duyurmuştu! AKPnin zam pervasızlığında medyanın yoksulluk edebiyatı yerine televole kültürünü tercih etmesinin hiç mi payı yok acaba?

 

e-posta: mfarac@cumhuriyet.com.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Rahat Uyu Paşam!.. 10 Kasım 2009

Günün Köşe Yazıları