Yaratıcılıkta sınır yok

10 Ağustos 2017 Perşembe

Bregenz Müzik Festivali’nin göl sahnesinde popüler, şaşaalı, görkemli prodüksiyonları her akşam 7 bin kişi izlerken, kasabanın daha küçük kapalı mekânlarında mutlak deneysel çalışmalara, az bilinen eserlere de yer veriliyordu. Bu yılın programın bu yönü Hollandalı kadın yönetmen Lotte de Beer’e teslim edilmişti... Bu genç sanatçı, operayı genç kuşaklarla ve yeni dinleyicilerle buluşturmayı kendine amaç edilmiş, yenilik peşinde koşan, son yıllarda dünyayı ve özellikle genç kitleyi büyüleyen yaratıcı bir yönetmen.

Rossini’nin ender sahnelenen “Mosé in Egitto” (Musa Mısır’da) operası için yönetmen, Hollanda’nın ünlü tiyatro topluluğu “Hotel Modern” ile işbirliği yapmış. Bu topluluğun da özelliği, minyatür figürler, bir çeşit kuklalar kullanması... Bu kuklalar ve dekor parçalarıyla minicik kutularda oluşturdukları sahneleri anında filme çekerek dev perdelere yansıtıyorlar...

“Musa Mısır’da”nın müzikal yönetimi, İtalyan şef Enrique Mazzola’daydı. Uluslararası birbirinden usta solistler, kutsal kitaplara dayanan serüveni, Mısır Firavunu’nun Yahudi esirleri azat etmesi, “vaat edilmiş topraklara” göçünü, aşk öyküsüyle işleyen eseri yorumlarken, biz izleyiciler sahnede ve perdede gerçeküstü olaylara tanıklık ediyorduk...

Orduların savaşması, dağların yerinden oynaması, Musa’nın (Sırp bas Goran Juric) denizleri yarması, çağlayanların akması ya da durması, esirlerin sonu gelmeyen akışı, ilerleyişi... Bir süre sonra perdeyle sahne birbirine karışmıştı. Hangisi canlı koro, hangisi kuklaların perdedeki yansıması ayırt edemez olmuştuk. Firavun (Bas Bariton Andrew Foster Williams); yerinde duramayan, müthiş dinamik, aşk acısıyla tutuşan firavunun oğlu (Güney Afrikalı siyahi tenor, Sunnyboy Dladla); sevdiği esir Yahudi kızın (İtalyan soprano Clarissa Costanzo) peşine takılmış sahnedeki yaratıcılığı ve müzik ziyafetini izliyorduk...

90 dakikada böceklerden Wagner

Akıllıca bir program yapmışlar: “Musa Mısır’da” için Bregenz’e gelen Hotel Modern Tiyatro Topluluğu’na bir mekân vermişler. Topluluk burada en ünlü müzikli tiyatro diyebileceğimiz eserini sahneliyordu: “Doksan Dakikada Wagner’in Yüzüğü.”

Bütüncül sanat tutkunu Wagner, operayı, müzik, tiyatro, dans edebiyat, plastik sanatlar, mimariden ayrı görmüyor, tüm sanatların birlikteliğini hedefliyordu.

“Niebelunglar Yüzüğü” adlı dev eseri (kısaca Yüzük diyeceğim) bir prolog ve Ren Altını, Siegfried ve Tanrıların Sonu diye üç operadan oluşur. Tümü toplam 16 saatlik bir eser... Normalde 3 -4 gecede oynanır...

Hotel Modern Topluluğu 16 saatlik üçlemeyi, 90 dakikaya (hangara giriş çıkışı da düşün, 70 dakikaya indirmiş) ve ... ve... (asıl heyecan veren şu) tüm eseri böcekler dünyasına uyarlamıştı!

“Yüzük”, tanrılar, insanlar, yarı tanrı yarı insanlar arasında güç mücadelesi, kin, nefret, intikam, aşk, kıskançlık, ihanet, değişim, dayanışma üzerine kuruludur ve yeryüzünün tüm duygularını içerir. Bunların hepsi doğada var!.. Öyleyse?!

Bir bakıma Makro- Evrenin Mikro- Evren’e uyarlanması..

Tıpkı “Musa Mısır’da” olduğu gibi minyatür kuklalar ve doğal aksesuvarları, topluluk elemanları minicik kutularda gözümüzün önünde oynatırken, içlerinden biri onları izleyip her şeyi filme çekip dev ekrana yansıtıyor. Bu kez minik kutulardaki dekor, yaprak, çiçek, yosun, örümcek ağı, nehir, çöldağ, orman vb... Ve “kuklalar” - karınca, ipekböceği, koza, kelebek, her türlü böcek, deniz anaları, tırtıl, yılan, vb... Ve ister inanın ister inanmayın hepsi yukarıda sıraladığım duyguları bize dev perdeden yansıtıyor. Wagner’in muhteşem müziği eşliğinde... Tanrılardan ya da insanlardan hiç de aşağı kalır yanları yok, o altın yüzüğe, sonsuz güce sahip olmak için...

Bregenz Festivali’nden ayrılırken bir kez daha “Yaratıcılıkta sınır yok!” diyordum. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları