Bodrum bir şenliktir

13 Ağustos 2017 Pazar

Yazının başlığına bakıp, sakın Hemingway’e göz kırpıyorum sanmayın... Hemingway, 1920’lerde Paris’te geçirdiği 5 yıl için “Paris Bir Şenliktir” kitabını yazdı. “Gençliğinde Paris’i tadanlar, ömürleri boyunca nereye giderlerse gitsinler ondan kopamazlar. Çünkü Paris, devingen bir şenliktir...”

Yaz ayları geldiğinde bizim Bodrumumuz da bir şenliktir. Magazin dünyasının, maganda-mafya ilişkilerinin, hoyrat açgözlü tüketim arsızlığının cümbüşünden farklı bir Bodrum olduğunu zaten her fırsatta belirtiyorum... İnşaat terörüne, doğa katliamına karşın verilen mücadele ya da politik manevralarla Bodrum’u yokluğa ve yoksulluğa mahkûm etme çabalarından da söz etmiyorum! Hayır bu şenlik gerçek anlamda bir şenlik! Müzik şöleni!

D-Marina’dan Bodrum Yarımadası’na

2005 yılında Bodrum’da Turgut Reis’te D-Marin Klasik Müzik Festivali’nin doğumuna tanıklık ettim. Yıldan yıla nasıl geliştiğini izledim. Tek mekândan çok mekâna yayılışını, türler arası geniş bir yelpazeye açılımını ve bu arada nitelikten hiç ama hiç ödün vermediğini gördüm.

Doğuş Grubu’nun kurucu desteğiyle o gün bugün gerçekleşen festival, bu yıl önemli bir değişiklik yaşıyor. Önce adı değişti - ki bence yerinde oldu. Bodrum bir dünya markası. Uluslararası niteliği için de “Bodrum Müzik Festivali” diye tanınması çok daha yerinde.

Beş güne (12-16 Ağustos) yoğun bir program sığdıran festivalin coğrafyada da genişleyip tüm yarımadaya yayılması, ayrıca kültür birikimi olan yerleri de kapsaması önemli. Gümüşlük Akademisi, Şevket Sabancı Parkı, Bodrum Kalesi, TED Bodrum Koleji, Bodrum Müzesi Şövalye Odası ve kuleler, Yalıkavak Marina, Bodrum Marmara Oteli, Halikarnas Mozolesi etkinlik mekânları arasında...

Klasik müziğin yanı sıra festivalin bu yıl, müzik çevresinde şekillenen sinema, plastik sanatlar, edebiyat alanlarına açılması da, özellikle festivali farklı ilgi alanları olan geniş kitlelere yaymak açısından olumlu. Farklı müzik türleri sabah konserleri, günbatımı ve gece konserleriyle, sinema programı zengin içerikle sürüyor. Bu yıl, Jehan Barbur ve Onur Behramoğlu ile “Müzik ve Edebiyat” panelleri Gümüşlük Akademisi’nde...

Yaşasın çocuk orkestraları

Sizler bu yazıyı okuduğunuzda Bodrum Müzik Festivali başlamış olacak... Ben bu yazıyı yazarken, akşamı zor bekliyorum: Çünkü açılışta Rengin Gökmen yönetiminde Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası (DÇSO) ve dünya çapında Japon asıllı Alman piyanist ile vereceği konser var...

Çocuk Senfoni Orkestrası Türkiye’nin tüm konservatuvarlarından gelen 11-18 yaşlarında, özel olarak seçilmiş öğrencilerden oluşuyor. 18’inden sonra hepsi uzmanlaşmak üzere kanatlanıyor. Açılış konserine eski öğrenciler de destek veriyor.

İnanıyorum ki, çocuk senfoni orkestralarımız çoğaldığında, bu ülke şimdikinden çok farklı bir ülke olur!

Onur ödülü Yalçın Tura’ya...

Festivalin onur ödülü, besteci, müzikolog, teorisyen, eğitimci, Yalçın Tura’ya... Hele benim yaşımdakiler, nice unutulmaz Türk filminde, bale ve opera eserlerinde, hele hele tiyatro müziklerinde onun imzası olduğunu bilir. (Yılanların Öcü’nden Aşk-ı Memnu’ya, Keşanlı Ali’ye, saymakla bitmez...)

En kısadan söylemem gerekirse, o geleneksel müziğimizin köklerine inerek, çağdaş yöntemlerle, kendine özgü, çok özel bir senteze varabilmiş, eşsiz bestecilerimizdendir. Bir duyduğunuzda, bir daha sizi asla terk etmeyecek ezgilerin efendisidir!

(Açılışa birkaç saat var. Bu akşam Yalçın Tura’nın “Toccata”sını Çaykovski’nin 1. Piyano Konçertosu; onu da Mussorsky’nin “Bir Sergiden Tablolar” eseri izleyecek; üstelik Selçuk Yöntem’in anlatımıyla...)

‘Bir ömür Fazıl’la çalmak’

Bu festivaldeki tüm programlara yer vermek, tümünü tanıtmak bu köşenin boyutlarını aşar. Özetle bunun bir solistler geçidi olduğunu söyleyebiliriz. Emma Shaplin de var, Kerem Görsev de... Nil Kocamangil, İklim Tamkan & Senem Demircioğlu gibi gençler de...

80 yıllık Rusya Devlet Akademi Senfoni Orkestrası Evgeny Svetlanov Orkestrası bir akşam İspanyol kemancı “karizmatik usta” Leticia Moreno’ya eşlik edecek, bir akşam Fazıl Say’a!

Fırsatı yakaladım, ne zamandır içimde kalanı paylaşmalıyım sizlerle: Bu yıl İstanbul Festivali’nin kapanış konserini Viyana Oda Orkestrası’yla Fazıl Say yapmıştı. Muhteşemdi. Olağanüstüydü.

Konserden sonra sahne arkasına gittiğimde orkestrayı yöneten İsveçli Maestro’nun çevresini saran kalabalığa şöyle dediğini duydum: “Ben bütün bir ömür boyu sadece Fazıl’ın çaldığı konserleri yönetmek isterdim. Dünyanın en mutlu şefi olurdum!”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları