Zeytinlikler altında sükûn yok

15 Ağustos 2017 Salı

Giuseppe’nin “yeni gerçekçi” bir İtalyan filmini anımsatırcasına başladım yazıma. Gerçekten de bir zeytin ağacının altındayım; bir simit, ince belli bardakta demli bir çay yeter de artar bana.
Zeytin ağacının dallarında yeni büyümeye başlamış zeytin taneleri, bir tablo gibi gözümün önünde. Doğanın bana sunduğu en büyük nimet, en büyük keyif.
Bir an için kendimi aldatmaya, soyutlamaya çalışıyorum çevremdeki selden, depremden ve faşizmin getirdiği kaostan.
Eğer işçiler, gazeteciler, akademisyen dostlar hapiste olmasaydı; gazeteleri, kanalları ürkmeden, korkmadan, üzülmeden, acı çığlıklarını duymadan seyredebilseydim.. Yudumladığım çay ve seyrettiğim zeytin dalı ne büyük bir keyif yaşatacaktı.
Gözlerim zeytin dallarında, kafam Silivri’deki masum arkadaşlarda; yaşadığımız baskıda, şehit haberlerinde, ülkemin adım adım demokrasiden uzaklaşmasında gidip geliyorum.
Başımın üzerindeki zeytin dalından medet umuyorum, bana kaçacak, sığınacak bir gölge verir diye.
Bir anda altımdaki zemin sallanıyor, beni uykumdan uyandırırcasına: Erol uyuma, hayale dalma, zeytine aldanma, karşı tepede bir yanardağ lav püskürtmeye hazırlanıyor dercesine silkeliyor beni.

İş zeytinden başlar
Türkiye’de 177 milyon zeytin ağacı varmış, yaklaşık kişi başına iki ağaç. Zeytin bir uygarlığın simgesi: Akdeniz’in doğusundaki Anadolu’dan batıda İberik Yarımadası’na giden uygarlık tarihinin doğduğu ve geliştiği alan.
Zeytin, gıda, yakıt, ışık, enerji olarak eski çağlarda uygarlıklara mührünü vurmuş.
“Zeytin dalı uzatmak” uygarlık ve barışın simgesi olmuş, insanlığı ve adaleti taçlandırmış, kutsallaştırmış.
Türkiye’de bugün yaşanan “zeytin kavgası” acaba ülkenin uygarlık ve karanlık arasındaki yol ayrımının kırmızı çizgisi mi?
- Bir yanda zeytinleri kesip yok eden; yerine bina yapacağız diyen karanlık bir yaklaşım,
- Öte yanda bu zeytini (ve arkasındaki uygarlığı) koruyalım diye çırpınan insanlar.
Çağdaşlığın içine demokrasiden, doğal kaynaklardan, yaşam tarzından, uygarlıktan kopmak dahil edilince; zeytinin yerine “devenin idrarı” konunca; buna Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı eklenince işin boyutları keskinleşiyor.
Açık açık söyleyelim: Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı yapanlar açık ve örtülü FETÖ’cüler ve onların örtülü destekçileridirler.
Zeytin dalının gölgesinde, zeytini yok etmek isteyenlerin kimliğini çok daha açık görüyorum. Zeytin, uygarlık, demokrasi, çağdaşlık, laiklik, Atatürk ve Cumhuriyet bir bütünün ayrılmaz parçaları olmuşlar.
15 Temmuz darbe girişiminden 3 gün sonra, 18 Temmuz’da Cumhuriyet’teki “Bıçak Sırtı” köşemde Oliver Stone için iyi bir senaryo olur” demiştim.
Şimdi şu soruyu düşünelim: Giuseppe di Santis mi yoksa Oliver Stone mu daha “gerçekçi” sayılır?
Zeytinlikler altında hâlâ sükûn yok...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları