Selçuk Erez

Yandaş bir başmakale

17 Ağustos 2017 Perşembe

Kendini bilmezin biri Başkanımıza yeniden dil uzatmış; böylelerinin saçmaladıklarını ispat etmek de her gün bize düşüyor.
Dünyada her şey kurgu yani uydurma, bir yerde yalan değil midir?
Nilüfer bunu söylemez miydi?
“Yalan dünya her şey bomboş
Hancı sarhoş, yolcu sarhoş...”
Valla öyledir: Biri başımızdan geçenleri soruyor ya da biz gördüklerimizi, duyduklarımızı anlatmanın gereğini duyup bu konuda kitap yazıyoruz. Anlaşılmış ki söylediklerimizle gerçek hep farklı oluyor. Bu, yalancı olduğumuzdan değil, insan beyninin, duygu durumunun etkisiyle anılarını kesip biçip, törpüleyip uygun gördüğü gibi şekillendirmesi alışkanlığından kaynaklanıyor.
Mesele sadece bundan ibaret olsa iyi; insanın gördüklerini, duyduklarını, hatta dokunup tattıklarını bile algılaması konusunda ciddi sorunlar var: Duyduklarımız, gördüklerimiz vb. sinirlerle beynin merkezlerine iletiliyor; bunlar, oralarda şekle bürünüyor. Bu belirlenme, duyu organlarının kapasitelerine, merkezlerin özelliklerine göre değişebiliyor. Bazıları baktıklarını bizim gibi görmüyor. Hayvanlar bazen bizim yok dediğimize var, var dediğimize yok diyebiliyorlar. Mesela kurbağalar duran nesneleri değil ancak kıpırdayanları görebiliyor. En sevdiği böcek yakınında kıpırdamadan dursa onun için “yok öyle bir şey!”
Dahası da var: Kuantum fiziği konusunda çalışan bilim insanları tüm yaşamın salt bir kuruntudan ibaret olduğunu söylüyorlar.
Son yıllarda kainatın yüzde 68’inin de aslında var olmadığını düşünenler çoğaldı: Bugüne dek evrenin nasıl oluştuğu konusunda kabul gören başat model, maddelerin evrenin yoğunluğunun yüzde 5’ini, “karanlık madde”nin yüzde 27’sini, “karanlık enerjinin” de geriye kalan yüzde 68’ini oluşturduğu ve evrenin durmadan genişlemesini bu karanlık enerjinin sağladığı varsayımına dayanmaktaydı.
Ancak Macaristan’daki Eötvös Loránd Üniversitesi ile Hawaii Üniversitesi’nde yapılan çalışmalar, karanlık enerjinin var olmadığı, evrenin genişlemesinin başka etkenlerle gerçekleştiği düşüncesinin doğmasına yol açmıştır.
Kim “Hayatımız palavra!” demişse doğru söylemiş. Bütün yazılan, çizilen palavraymış; Pinokyo’nun burnunun yalandan büyüdüğü bile yalanmış! Beynimizin ancak yüzde onunu kullandığımız, Lady Godiva’nın atlara çıplak bindiği, devekuşunun korkunca kafasını kuma gömdüğü, her Arnavutun pırasa sevdiği de yalan! Sadece Nilüfer değil, Müslüm Gürses, Candan Erçetin, Ümit Besen, Kibariye, hemen tüm önde gelen şarkıcılarımız “Her şey yalan”, “Dünya yalan” derlerken biz neye inanacağız?
Öyleyse şimdi asıl konumuza gelelim; sorarım size: Bu bilimsel ve evrensel bilgilerin ışığında Başkan’a “Yalan söylüyorsun!” demenin anlamı nedir?
Her şeyin yalan olduğu bu âlemde senin Başkan’a “doğru söylemiyor” demen kadar saçma bir şey var mıdır be cahil?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Böcek yeriz o zaman! 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları