Olaylar Ve Görüşler

Nikâhtaki keramet! Erendiz Atasu yazdı...

19 Ağustos 2017 Cumartesi

Cumhuriyetin 100’üncü yılı yaklaşırken laik hukuktan şeri hukuka geçilmek değilse amaçlanan, ormanlarımız yanarken, sel ülkeyi felç ederken, sanayi çökmüş, tarım küsmüşken, gençler işsiz ve umutsuzken Tanrı aşkına, vatandaşların nikâh törenlerine, bizi yönetenlerin gösterdikleri bu merak ve ilgi neden?

Ne hukukçuyum ne din bilgini... Yazılarımı yaşayarak, okuyarak, düşünerek ve hissederek edindiğim birikimden oluştururum. Bu yazımda da aynı kaynaktan hareketle, toplumsalından doğal afetine kadar binbir derde boğulmuş ülkemizde, yönetimin hiç de dert olmayan bir meseleye, vatandaşların nikâhlanma bürokrasisine gösterdiği bu yakın ilgiye kimi sorular yönelteceğim.
Bir yazar olarak hiç de fildişi kulede yaşamıyorum. Bu yaşıma kadar, çarçabuk evlenemediği için şikâyetçi olan, herhangi bir toplumsal sınıfa mensup herhangi bir kimseyi ne gördüm ne duydum. Siz görüp işittiniz mi? Hızlı nikâhlanmak mümkün. Ayrıca, evlilik öyle “Amasya’nın bardağı, biri olmazsa bir daha” türünden aceleye getirilecek bir mesele midir? Evlilik ne sadece bir gönül işine ne çıkar meselesine ne geleneğe indirgenebilir. Evlilik yurttaşla devleti ilişkilendiren çok yönlü, ciddi bir kurumdur ve aceleye kesinlikle getirilmemelidir. Yurttaşla devleti yüzyüze ilişkilendirdiği için de evliliği başlatan ve bitiren uygulamalar, aslında bütün yurttaşları yakından ilgilendiren son derece ciddi meselelerdir.

Belediyelerden tık yok
Ataol Behramoğlu bir dizesinde “Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şeyler var” der. Ben de yaşayarak gördüm ki her mesleğin ve devletten maaş alan her iş kolunun görevlerini ve görev sınırlarını açık seçik belirleyen yasalar, yönetmelikler vardır ve bunları kimse öyle hop diye değiştirmeye kalkmaz. Meslek grupları kıyamet koparır. Örneğin tıp alanında basit bir kan veya idrar tahlilini biyokimyacının mı, mikrobiyoloğun mu, eczacının mı kimin yapacağı dahi belirlenmiştir. Herhalde devletten maaşlı bir işkolu olan müftüler için de böyle görev ve görev sınırları söz konusudur. Şimdi ne görüyoruz? Müftülerin görevlerinde bir genişleme ve nikâh hizmetlerinin yerine getirilmesini üstlenmiş olan belediyelerde ve nüfus müdürlüklerinde bir yetki ve işlev daralması! Çoğunluğu Türkiye’yi şu anda yöneten siyasi partiye mensup olan belediyelerden, bu budanma karşısında hiç ses çıkmaması garip değil mi?

Yorumlama
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir başka şey, dinin inanç ve ibadetten ve kutsal metinlerden ibaret olmadığı. Her dinde ve her ülkede dinle ilgili birçok resmi, özel kurumlaşma vardır. Sosyal pratik açısından bu kurumları yöneten ve böylece kamuoyunun dinle ilgili düşünüşlerini ve uygulayışlarını yönlendirebilen kişilerin, kutsal metinleri ve dinle ilgili tarihi pratikleri nasıl yorumlayıp kitlelere sundukları ya da dayattıkları, çok önemli ve kritik bir konu. Bu nedenle, biz yurttaşları etkileyecek hayat olaylarında bu anılan kişilerin düşünme tarzlarını mutlaka gözönünde bulundurmamız gerekir.

Bay siyasiler
Gene yaşarken tanık olduğum bir husus, bizi yöneten siyasi kadronun erkek egemen ideolojiye tamamen bağlı olduğu, aralarındaki tek tük kadın siyasetçiyi de kapsayan bir durum bu. Şimdi gözden düşmüş ve köşesine çekilmiş bir bay “siyasi”nin cinsimize gülmeyi bile yasak etme eğilimi açık seçik olan sözleri herhalde hatırlardadır. O bay siyasi ile çok kısa zaman öncesine kadar aynı yollarda omuz omuza yürümüş ve halen gözden düşmemiş bulunan bay ve bayan siyasilerin, kadınların sokağa çıkmasına, çocuk doğurmasına ya da doğurmamasına, gülmesine ya da asık suratla gezmesine değin görüşleri acaba nedir? Kadın karşıtı görüşlerini birçok vesile ile ve her seferinde İslam diniyle bağdaştırarak dışavurmaktan kendini alamayan bir siyasi grubun, dinle ilgili bir işkolunun verdiği hizmetlerde, vatandaşların özel yaşamlarıyla ilgili yarattığı bu genişleme, haliyle başka genişlemelere bir hazırlık olmalıdır. Yoksa niçin böyle bir adım atılsın ki durup dururken!
Kutsal metinler çeşitli biçimlerde yorumlanabilir (malum İslam dininde “tefsir” yani yorum diye bir uygulama vardır) ancak İslam hukukunun yorumu, bir üst yoruma gerek bırakmayacak kadar açıktır ve İslam hukukuna nam-ı diğer “şeriat”a göre bir erkeğin dört kadın “almaya” ve sadece “boş ol” kelimesini telaffuz etmekle dilediği kadından kurtulmaya hakkı var. Miras meselesine hiç girmiyorum.

Bunca dert varken
Cumhuriyetin 100’cü yılı yaklaşırken, laik hukuktan şeri hukuka geçilmek değilse amaçlanan, ormanlarımız yanarken, sel en büyük şehrimizi felç ederken, susuz kalma tehlikesiyle burun buruna gelinmişken, sanayi çökmüş, tarım küsmüşken, gençler işsiz ve umutsuzken, her çeşit terör can almayı sürdürürken, Tanrı aşkına, vatandaşların nikâh törenlerine, bizi yönetenlerin gösterdikleri bu merak ve ilgi neden?
Dinler özlerinde kadınlara şefkatle yaklaşabilirler, ancak bir ülkede hukuk, erkek egemen ideolojilere gönül vermiş, üstelik dini kullanan siyasi güçlerin eline geçti mi kadınların, cehennemi bu dünyada yaşayacaklarına şüphe yoktur.

ERENDİZ ATASÜ
Prof. Dr., Emekli öğretim üyesi



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları