Özgür Mumcu

Çürüme

23 Ağustos 2017 Çarşamba

Çelişki ve tutarsızlık kimsenin umurunda olmadığı için, Başbakan Binali Yıldırım’ın geçen hafta yaptığı açıklama da hak ettiği kadar değerlendirilemedi. Bu belki de sayın Yıldırım’ı kamuoyunun pek umursamamasından kaynaklanıyordur.
Şöyle dedi Başbakan, hatırlayalım: “Darbeciler, Balyozcular, Ergenekoncular sırasını savdı, bu sefer FETÖ’cülere görevi devretti.
Balyoz davasının, darbeci subayların ordu içerisinde darbe yapabilecek konuma gelmesi için kurgulandığı açık. Kimlerin nasıl terfi ettiği, kimlerin cemaat tarafından hapse atılan subayların yerlerine geçtiği de öyle. İktidar çevrelerinin bu devasa tasfiye ve orduyu ele geçirme operasyonuna uzun süre destek verdiği de.
Zamanın Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, cemaatle iktidarın arası bozulunca “Milli orduya kumpas kurdular” diyerek bu durumu net bir şekilde itiraf etmiştir. Balyoz davası olmasaydı 15 Temmuz darbe girişimi de olmazdı. Başbakan’ın darbenin yolunu açan bu davayı sahiplenmesi izaha muhtaç.
Sayın Yıldırım, 2004’teki MGK raporunun sumen altı edilmesini de Gülen cemaatinden değil, Nurculuk’tan bahsediliyordu diye meşrulaştırmaya çalışmıştı. Oysa ki hem rapor açıkça Fethullah Gülen’in faaliyetlerine karşı bir eylem planı hazırlanmasını tavsiye ediyordu hem de toplantıda MİT ve Genelkurmay, Gülen örgütlenmesi hakkında ayrıntılı sunumlar yapmıştı.
Binali Bey neden 2004 raporunu çarpıtmıştır? Bugün hangi sebeple darbeci generallerin önünü açan Balyoz davasını savunmaktadır?
Balyoz mağdurlarından emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz’un bu konudaki açıklamaları zannederim Binali Yıldırım’ın bu tuhaf hallerini açıklıyor:
Gerçeği kabul ettiğinizde yalanlarla ürettiğiniz şatolarınız çöker. Tevil yoluna sapar ve şatolarınızı ayakta tuttuğunuzu sanarsınız. Zihinsel bir kendini kandırma ameliyesidir. Gerçeği bilir ama kabul etmezsiniz. Geri planda ise o davalara ilişkin sorumluluktan kaçma var. İkincisi mağduru oynamaya devam etme arzusu var. Geçmişte belki mağdur oldukları dönemler oldu. Ama artık kendileri mağdur yaratıyorlar. Halkın saflığından da yararlanıyorlar. Kendi vatandaşını istismar ediyor.
Önce kendini sonra da kamuoyunu kandırmaya yönelik bu siyaset tarzı ile memleketi yönetemezsiniz. Ancak memleketi yönettiğiniz konusunda kendinizi kandırırsınız.
Bir devlet, kurumları üzerinde durur. O kurumlar zayıflatılıp çökertildi. Bir devlet, hukuktan kaynaklanan meşruiyete dayanarak var olur. O meşruiyeti lime lime ettiniz.
Bugün yel değirmenleriyle dövüşür gibi zamanında Gülen’le beraber kurdelesini kestiğiniz bankada hesabı olan gariban memurla, uğruna Türkçe Olimpiyatları sikkesi kestirerek insanları dahil olmaya teşvik ettiğiniz cemaatin kapısından geçenlerle uğraşıyorsunuz. Bir yandan da hâlâ Balyoz davasını savunmaktasınız.
Bu çelişkilerle, bu keyfilikle, bu tutarsızlıkla yürünen yol, devlete hasar vermek haricinde nereye varır?
Söyleyin sayın Yıldırım, 2004 MGK raporunu neden görmezden geldiniz, bugün hâlâ cemaatin yargı operasyonuna neden sahip çıkıyorsunuz?
Yoksa metal yorgunluğu değil de metal çürümesiyle mi karşı karşıyayız?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları