Sandığın İçinde ve Sessiz mi?

25 Ağustos 2017 Cuma

Genel kabulün tersine, seçilmiş-atanmış meselesi demokrasinin turnusol kâğıdı değildir. Yalnızca demokrasinin ne olup olmadığı konusunda fikir verir. Demokrasi kavramının içini nasıl, ne ile doldurduğunuza bakmanın önemini anlatır. Şatafatlı “halkın halk için halk tarafından” sahtekârlığının arkasında ne var, onu gösterir. Genellikle sandığın içi yerleşik düzenin kuralları tarafından önceden belirlenmiş olur. Ne yapsan nafiledir; oyun, dar alanda kısa paslaşmalarla oynanır biter. Şu sıralarda ABD’de olup bitenler işte bu “yerleşik düzen-atanmış-seçilmiş” oyununu pek güzel anlatıyor.

***

Ergin Yıldızoğlu’nun dünkü köşesinden aktaralım: “Trump deneyi, liberal demokratik devletin kendini, seçilmişlerin yön, hatta rejim değiştirme projelerine karşı, seçilmişlerden bağımsız, sadakati düzene, egemen sermayeye olan atanmışlarla (güçler ayrılığı filan) koruduğunu gösteriyor. Bu refleks iki yönde işliyor: Kimi tarihsel koşullarda, faşist politikacılara karşı, haklar ve özgürlüklerin var olan düzeyini koruyor. Kimi tarihsel koşullarda da seçimlerde aldığı oylara yaslanarak siyasi rejimi, hatta sermayenin düzenini değiştirmeye heveslenecek sol partileri etkisizleştiriyor.”

***

Demek ki “görme biçimleri” üzerinde kafa yormadan olup bitene bakıp geçmek yanıltıcı olacak. Görmeyi deneyelim: ABD’de arada bir sarsılsa da daha kuruluş yıllarında solu tasfiye etmeyi başarmış, gerçekte “iki parti tek sistem” esasına göre siyasal yapıyı, toplumu kurgulamış yerleşik düzen, şu günlerde ufak bir sarsıntı geçiriyor. Sistemin bir zaafından yararlanarak Başkan olan Trump, sistemin atanmışları tarafından hizaya çekiliyor.

***

ABD’de yalnızca ulusal değil, uluslararası hedeflerle de biçimlenmiş kapitalist- emperyalist sistem macerayı sever; olmadık işlere girişebilir, hedeflerini tutturamayabilir, zarar-kâr ilişkisini uzun erimde toplam kâr esasına göre hesaplayabilir ama sistemin bizzat kendisinin maceraya sürüklenmesine evet demez.Öyle bir tehlike ortaya çıktığında atanmışlar şeklinde tezahür eden devlet, duruma el koyar. Trump da önünde sonunda bu durumu anlayacak, meselenin sermayenin ulusal ve uluslararası çıkarları meselesi olduğunu kavrayacaktır.

***

Gelişme yolunda sıkıntılı bir kapitalist ülke olan Türkiye de bu genel şemanın dışında değil. Ama yakın zamana kadar “atanmışların tasfiyesi seçilmişlerin kutsanması” üzerine kurgulanmış bir demokrasi oyunu oynandığı için üzerinde biraz duralım. Liberallerimizin büyük desteği ile “vesayet rejimini sona erdiriyoruz” kampanyası eşliğinde atanmışlar tasfiye ve terbiye edildi. Seçilmiş-atanmış tartışması hâlâ sona ermedi mi, “devletin devleti-derini olmaz, hepsi bende mündemiçtir” denilmiyor mu? Bakmayı bırakıp görelim: Kutsallaştırılmış güçler ayrılığı meselesini sistemin dışına çıkarak yerine oturtma zamanıdır.

***

Yıldızoğlu’nun dediği gibi “Bizim liberaller bugün artık faşizan özellikleri iyice belirginleşmiş bir siyasal İslamın iktidara yürüyüşünün önündeki atanmışlar (güvenlik ve yargı bürokrasisi-güçler ayrılığı) engelini kaldırma sürecini, atanmışların karşısında seçilmişlerin birincilliğini (bu fanteziyi) savunarak kolaylaştırdılar. Fantezi gerçekleşmeye başlayınca, tüm fanteziler gibi müstehcen biçimler sergilemeye başladı ve geldik bugünlere...”
Güçler ayrılsın tamam, tamam da kim bu güçler, halk bunun neresinde, hep mi sandığın içinde ve sessiz kalacak?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları