Demokrat olamadan da tadına varmak...

26 Ağustos 2017 Cumartesi

Diktatörlüklerle, şeriatla yönetilen ülkelerden farkımız yok mu? Çıkarlarımıza, işimize geldiği sü­rece, aidiyet duygusu ile özdeşleşmedi­ğimiz insanlara, inançlara, örgütlülüklere yönelik haksızlık, hukuksuzluklara duyar­sız kalmak.. Bize de dokunduğu nokta­larda ancak, laik Cumhuriyet, kurtuluş, kuruluş savaşları destanları, Atatürk devrimleri ile gelen kazanımlarımıza, hu­kuk devleti, anayasal düzenimize sahip çıkmada geniş ittifak cephesi oluşturma­yı başarmak.. Aynı toprakları, kaderi pay­laşan insanlar olduğumuzun refleksinde, galiba dünyada çok da örneği yaşana­mayan dirençle, bedel ödemeye hazır olarak geniş cephe oluşturabilmek..
Çömez gazetecilik yıllarımda, 1. Meclis’ten yaşayanları bulup bir röpor­tajda 23 Nisan için buluşturmaya he­veslenmiştim. Dersimli Diyap Ağa’dan Celal Bayar’a, İsmet İnönü’ye, Yusuf Kemal Tengirşek, dönemin solcusu Fuat Carım’a.. 19 kişiydiler. Onlar çok yaşlı, arada dizi yayımlanamadan öleni, benimse tarih bilgim çok zayıftı. Sezgilerimle ortak paydayı Celal Bayar özetlemişti; “Osmanlı’nın parçalanması, savaş vurgunu halk öylesine yılgın, ça­resiz ve bitkindi ki.. İttihatçılar direnelim desek arkamızdan vurabilirlerdi. Mustafa Kemal’in dehası, adım adım direniş kıvıl­cımlarının ateşini yakıp buluşturmaktı..
Dağınık anılardan ortak paydayı çı­karabilmede, Sevgili Fikret Otyam’dan kopya çekmiş, dizinin başına o tarihler­de Türkiye’de yasaklı Nâzım Hikmet’in şiirini koymaktan başka çare bulama­mıştım. Mr. Dallas’ın açıklaması ile, NATO’da en ucuz askerin, biri iki çuval patates, soğanla eşdeğer “23 sentlik askere dair” şiirini, ismini kullanmadan seçmek zorunda kalmıştım. Hani “Ucuz­dur, vardır illeti” ile biten.
12 Eylül’ün en karanlık günlerinde, Anayasa Mahkemesi yargıçlarının ünlü “kader” senfonisi eşliğinde, 4’lü Cunta darbeci komutanın karşısında eğildikleri günün akşamı, gerçek hukukçu, bilim insanı, demokrat sevgili Prof. Öztekin Tosun Hocamız üzgün, dertleşmek için aramıştı. “Tamam halkımızın demokratik direnme kültürü, örgütlü gücü, bilinci yok. Ama köylümüz, sandık pazarlığı karşılığı, su isteyip oyunu vermenin tadına varmadı mı?” sorgulaması içindeydi. Uluslararası sendikal, insan hakları örgütlenmelerin­den gelenler, Evren’in meydan nutukla­rındaki kalabalıkları kaygı ile izliyorlardı. İlk fırsatta nasıl da tam tersini yapabile­ceklerini anlatmaya çalışıyordum..

***

Sanki kanlı 1 Mayıs provokasyonu, Türkiye’nin 27 Mayıs Anayasası’nın basın özgürlüğü, sosyal devlet, sendikal hak­lar, sol siyasal örgütlenmeler, gelir dağı­lımı eşitlenmesinde, Türkiye’de 17 yılda yakalanan olağanüstü yükselişi kırmak, budamak için, ulusal ve uluslararası pro­jelerin en çarpıcı adımı olmamıştı. Sağ si­yaset iktidarlarından, sermayeden gelen “lüks anayasa” yakınmaları.. 24 Ocak ka­rarlarının mimarı Özal, MESS’den Cunta danışmanlığına geçişle, darbenin ilk haftasında sözcüsü Pakdemirli’nin ba­sın toplantısında ilan edildiği üzere, gelir dağılımında sermaye çıkarlarına aykırı bozulmuş piramidi ilk iş olarak düzelte­ceklerini ilan etmemişti. DİSK yöneticileri için 3 yıl ağır işkenceli tutukluluk, yargıla­ma, Türk-İş’in fiilen kendi kendine kapalı tutulması sayesinde, askerler istenildiği boyutlarda, tahkim sistemi içinde gelir dağılımını sermayeden yana değiştire­meyince, sıra Özal’ın askerler tarafından veto edildiği vitriniyle, yasaklı otoriter modelle, sivil çoğunluk iktidarı darbesi geçişine gelinmişti..
Milli Görüş, Sünni İslam cephesi kö­kenli AKP kurucu kadroları, Cemaatle ortaklığa Irak, Afganistan işgallerinin önünü açma sözü ile geçiş yaparlarken, Taliban’la başlayan radikal İslamcı it­tifakları, terör örgütleri destekli yoksul güney, İslam, Ortadoğu dünyalarını parçalayarak tek kutuplu düzenin güç­lenmesinin sağlanması ataklarından gerçekten habersiz miydiler? FETÖ’cü­lüğün palazlanması, PKK’nin yaratılması ne ilginç raslantı 12 Eylül’le.. Sil baştan çok ağır tehdit oluşturmaları 15yıllık İkti­darlarının metal yorgunluğu içinde..
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sallanan piramit 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları