Yitirdiklerimizin yeri dolmuyor

30 Ağustos 2017 Çarşamba

Geçen hafta Uğurtan Aksel’in ardından Muzaffer İzgü gibi diğer bir aydınımızı da yitirdik. Onunla da 1978 yılının Türk Dil Kurumu Ödülü’nü almıştık. Gerçek aydınlarımız bir bir gidiyor. Onlar zaten perdenin önündekiler değildi. Şimdi ise yeni deyişle “çakma” aydınlarımız hep perde önündeler.

Hani sürekli ön saflarda yer almayan ama derin izler bırakan sanatçılar vardır, işte Uğurtan Aksel de onlardandı. Onu daha çok orkestracılığıyla tanımıştık. Oysa o, yalnız çalgısının uzmanı ve iyi bir orkestracı değil, aynı zamanda solist, derin bilgi sahibi bir aydın ve değerli bir hocaydı. Türkiye’de birçok arp konçertosunun ilk çalınışını gerçekleştirmişti.
1936 yılında İzmir’de doğmuş. Babası bir şair ve Türkçe öğretmeniymiş. 14 yaşında Ankara Devlet Konservatuvarının Arp Bölümü’ne girmiş, 1958’de mezun olmuş. Ve hemen Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin orkestrasında yerini almış. Mimar olan eşi Ergin Aksel ile evlenip İsveç’e gidince, oradaki Kraliyet Operası’nın orkestrasında çalarak deneyim kazanmış. 1956-60 yıllarında Stuttgart Yüksek Müzik Okulu’nda ünlü arpist Rose Stein ile çalışmış. 1960’tan itibaren Cemal Reşit Rey’in kurduğu İstanbul Şehir Orkestrası’nın kadrosuna girmiş; aynı zamanda İstanbul Şehir Opera ve Bale Orkestrası’nda çalmaya başlamış. Bu arada İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda da arp hocası olarak görev yapmış.

‘Yaşayan Şiir’
Uğurtan Hanım hem orkestracı, hem de solist olarak tanınıyordu. Dağarcığında klasik arp edebiyatının yapıtları olduğu kadar çağdaş çalışmalar da yer alıyordu. Ayrıca klasik Türk müziğini de incelemiş, arp tınısıyla makamsallığı birleştirme araştırmaları yapmıştı. Bu düşünceyle Niyazi Sayın’la yaptığı deneysel çalışmaları kayda değer. Yine onun çok boyutlu düşüncesinin bir örneği şair Cevat Çapan’ın okuduğu şiirlere çalgısıyla eşlik etmesidir: Birlikte “Yaşayan Şiir” başlıklı bir CD yapmışlardı. İstanbul Şehir Orkestrası’nda İstanbulluların hiç bilmediği nice arp konçertosunu, ilk kez onun solistliğinde dinlemiştik. Piyanist ve besteci Aydın Karlıbel, “Onun favori yorumlarından birisi Faure’nin Alfred Cortot tarafından arp’a uyarlanmış Impromptusüydü” diyor.
Ben onunla tanıştığımda Cemal Reşit Rey’in kitabını yazıyordum. Bana o dönemin inceliklerini, orkestra üyelerinin heyecan içindeki konserlerini ve her gelen yabancı solistten bir şeyler kapmak için onları nasıl izlediklerini anlatmıştı. Şimdi elimde Bir Meleğin Kanatlarında adlı en popüler arp ezgileriyle örülmüş bir kaydı var. Hiçbir zaman piyasalara çıkartıp ondan para kazanmayı filan düşünmemişti. Yalnız müzik değil, sanatın her dalıyla ilgilenen, müthiş kitap okuyan, son derece aydın bir kimliğe sahipti.
Geçen hafta Uğurtan Hanım’ın ardından Muzaffer İzgü gibi diğer bir aydınımızı da yitirdik. Onunla da 1978 yılının Türk Dil kurumu Ödülü’nü almıştık. Gerçek aydınlarımız bir bir gidiyor. Onlar zaten perdenin önündekiler değildi. Şimdi ise, yeni deyişle “çakma” aydınlarımız hep perde önündeler. Ama yitirdiklerimizin yeri dolmuyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları