30 Ağustos’tan 1 Eylül’e

01 Eylül 2017 Cuma

İki gün arasında yıllar var. İstanbul İngiliz emperyalistlerinin işgalindeydi. Fransızlar, İtalyanlar paramparça edilmiş Osmanlı topraklarının dişlerine uygun gördükleri bölgelerinde geziniyorlardı. İngiliz desteğiyle, kışkırtmasıyla heveslenmiş Yunan orduları İç Anadolu’ya kadar sokuldular. Top seslerinin Ankara’dan duyulduğu söylenir. Savaş uzun sürdü. Sonunda işgalciler, emperyalistlerin kibirli orduları çoktan bitmiş saydıkları savaşı yitirdiler. 30 Ağustos 1922 işte o gündür.

***

Kurtuluş da Kuruluş da zor oldu. Dünyanın karmakarışık olduğu bir zaman diliminden söz ediyoruz. Devrimlerin, devrimci isyanların, ama aynı zamanda faşistlerin, Nazilerin tırmanışının hız kazandığı yıllar. İspanya iç savaşında umutla umutsuzluğun iç içe geçtiği günler. İtalya’da kara gömleklilerin terör estirdiği, Almanya’da meydanlarda kitapların yakıldığı, Gestaponun Yahudilerle başlayan soykırımının komünistlere, sosyal demokratlara ve nihayet papaz Niemöller’lere uzandığı zamanlar. Kuzeyde ise devrim yaralarını sarmaya, toparlanmaya sosyalizmin tarihini yazmaya çabalıyordu.

***

Kararan ufku simsiyah bir gecenin izlemesini uzun süre korkuyla, kuşkuyla bekledi insanlık. İnsan olmayanların “büyük insanlığı” büyük insanlığa karşı savaşa sürdüğü, farklı uluslardan milyonlarca asker ve sivilin ölüme gönderildiği 2. Paylaşım Savaşı için bir an bile tereddüt etmedi Hitler ve yardakçıları. Şimdi Dünya Barış Günü olarak kutladığımız 1 Eylül’de, 1 Eylül 1939’da Polonya’yı işgal ederek savaşı başlattılar. Atatürk’ü 1938’de yitirmiş Türkiye de kendini neredeyse ateşin içinde bulacaktı; Hitler’in orduları Bulgaristan sınırına kadar geldiler.

***

Savaşın yarattığı ekonomik sıkıntılara göğüs geren Türkiye, 30 Ağustos’ta yendiği komşusunun da işgal edildiğini gördü. Hitler’in orduları tüm Avrupa’yı ve devrimin kuruluş yıllarını daha tamamlayamamış Sovyet ülkesinin büyük bir bölümünü işgal etmeyi başardı. Moskova yakınlarından Afrika içlerine kadar Nazilerin, faşistlerin kara bayrağı dalgalandı.

***

Sonunda tehlikeyi, tehdidi gören Batılı emperyalistler, genç sosyalist ülkeyle cephe kurmayı kabul ettiler. Alman nazizmi ağır bir yenilgiye doğru hızla geriledi. Paylaşımcıların iç ittifakı, sosyalist ülkeyle zorunlu işbirliğinin verdiği korkuyla, boyun eğmenin, paylaşımı uygun koşullarda yapmanın yollarını aradıkları Hitler’e karşı hızlı bir savaşa giriştiler. Aceleleri vardı; devrim ateşinin tüm Avrupa’yı sarmasından öyle korkuyorlardı ki Berlin’e nasıl yetişeceklerini bilemediler. Savaşın sonunda da dünyayı istedikleri gibi paylaşamadılar. Bir yandan sosyalizm denemeleri Avrupa’yı sararken, 30 Ağustos ateşinden feyz alan bağımsızlık hareketleri de paylaşmayı zorlaştırdı.

***

Sonraki yarım yüzyılda emperyalist ülkeler ulusal kurtuluş mücadelelerini de sosyalizm denemelerini de yenilgiye uğratmayı ne yazık ki başardılar. Şimdi dünya yine savaşın ayak seslerini duyuyor, bağımsızlık isteyen uluslar yine emperyalistlerin, ulusal ve uluslararası gericiliğin, ırkçılığın, şoven milliyetçiliğin saldırı ve komplolarıyla savaşıyor. Bağımsızlık için mücadele, dünyayı büyük bir yıkımdan kurtarma mücadelesi ile yine birleşti.
İşte bu nedenle 30 Ağustos’la 1 Eylül arasında derin, içsel bir ortaklık vardır.
30 Ağustos’la 1 Eylül kardeştirler.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları