Ortadoğu Bataklığından Dönüş Biletleri Yoktu...

12 Haziran 2014 Perşembe

Irak’ın ABD tarafından işgalinin noktalandığı günün görüntülerini anımsıyor musunuz? Hiç unutamadım... Bağdat’ta, Saddam’ın heykelinin, başının yere indirilmesi görüntüsü... Arada kameralar, bugünün Kuzey Irak Kürdistanı, en çok da Musul-Kerkük’e çevriliyor, resmi dairelerin nüfus memurluklarının basılması, çuvallara yüklenen kayıtlar, tapuların yakılması sahneleri yansıyor..
Bugünkü gibi Musul-Kerkük’ten canlı yayınla bizim medyamıza konuşan Türkmen aşiretleri, siyasi liderlikleri geleceklerine, bağlantılı Irak’ın birliğinin korunamayacağına ilişkin kaygılarını dile getirmişlerdi. Kaygılar öngörülebilenlerden çok daha acımasız gerçekleşti. O günlerden bugünlere Irak iç savaşı, bataklığında, ölen, ağır yaralanan Iraklıların katlanan sayıları ile doğrudan orantılı Irak’ın harabeye dönüşmesi, yüzyıllarca geriye çekilmesi, halkının çok ağır yoksullaşması, yoksunlaşması.. dünyanın aldırmaz izleyiciliğinde sürüyor... İç savaş, bataklığın daha kanlı yeni boyutları ile en çok ülkemizi tehdit ediyor...
Öngörülemeyen ABD’nin askeri strateji olarak çok başarılı geçmiş varsayılan işgalinin sonrası, öngörülen ölçeklerde güçlü, sadık iktidarların oluşturulamaması bağlantılı dünyanın en kaliteli petrolünün, başta ABD, zengin Kuzey dünyası ülkeleri, şirketlerine beklenen getiriyi sağlayamaması oldu... ABD-AB ülkeleri, zengin Kuzey dünyası bağlantılı, kanlı petrolün getirisinin yanında götürüleri, dahası zengin Kuzeyin uzun yıllar altından kalkılamayacak krizini tetiklemesiydi... Paralel Afganistan gelişmeleri, hele de İslam dünyası, Ortadoğu için ideolojik beklentiler üretilmiş Arap baharlarının tersine sonuçları, ABD başta zengin Kuzey dünyasının siyasi merkezlerinde, İslam dünyası, bölge ülkelerine yönelik siyasal projelerde büyük değişiklikleri getirdi. Kabaca çıkar dengelerini kollama adına doğrudan bölgede askeri işgallerden vazgeçilmesi gündeme girdi...

***

Erdoğan iktidarlarının başını döndüren, Irak’taki işgalde stratejik ortaklıkla başlayan, “ılımlı İslam” projesi kapsamında rol model oluşturma, Yeni Osmanlıcılıkla liderlik üstlenme projeleri böylece gündemimize girdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin, Atatürk devrimleri çerçevesinde çizilmiş, dış politikadaki bağımsızlık, komşu ülkelerin iç işlerine özenle karışmama stratejilerine dudak büküldü. Ortadoğu bataklığına çekilme kaygılarıyla, sadece muhalefetten değil, dış politikanın iç-dış otoritelerinden, başka ülkelerden, evrensel barış hareketlerinden gelen akılcı-bilimsel tüm uyarılara, güncel savaş ganimetlerinin küçük hesaplarında hep dudak büküldü... Ağırlıklı suç ekonomisine dayalı, piyasalar düzeni içindeki küçük küçük savaş ganimetlerinin getirilerinde, piyasalar düzenindeki yükselişle öylesine başlar döndürüldü ki... Zengin kuzey dünyasına yansıyan bölgenin iç savaşları, kirli, kanlı bataklığının sorunlarının bile görmezlikten gelinmesi yeğlendi...
Sonuçta Erdoğan iktidarları, bölge liderliği düşlerinde, zengin kuzey dünyasının kalıcı, güçlü stratejik ortağı olma büyüsüne kapılmış çok hızlı değişen, zengin Kuzey dünyası şirketlerini değil sadece ülkelerini zora sokan değişikliklere ayak uyduramadılar... Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamadılar... Sırasıyla Afganistan, Irak, Libya, Mısır, en ağırı Suriye gelişmeleri, iç savaş kaosları, bataklıklarında Türkiye’nin çok kazançlı çıkma hesapları hep düş kırıklıkları, bedel ödeme olarak tersine sonuçlar verir oldu...

***

İktidarlarının 17 Aralık’ta yolsuzluk operasyonları ile patlak veren cemaatle büyük ortaklık kavgalarında, yol ayırımlarında; bizim kamuoyumuzda çok da dillendirilmeyen ayağında, ABD eksenli “stratejik ortak” rolünde öngörülmüş işe yararlılık, esneklik, uyum beklentileri ile tersine, Erdoğan-Davutoğlu dış politika icraatlarının payının büyük olduğundan kuşkumuz olmamalı... Şimdi Türkiye’ye ters tepen silah rolünde dönen IŞİD örgütlenmesi, Türkiye’yi hem güncel hem de en ağır tehdit edecek gelişmelerin odağında...
Çatışmaların, iç savaşın odağında Suriye’nin, bize dönük çok ağır bedelleri yetmezmiş gibi.. (Türkiye başından hiç de sorumlu olmadığı Suriye iç savaşında kendi iktidarının tutkuları nedeniyle en çok bedel ödemekte olan ülke konumunda... Acımasız sonuçlarını gelecek uzun yıllar Suriye’den Türkiye’ye sığınmış milyonlarla birlikte en ağır boyutları ile ülkemiz ödemeye mahkûm olacak. Dünya, bu kaostan asıl sorumlu olanlar, olup bitenlere seyirci kalacaklar...)
Türkiye, IŞİD’in, Sünni-Selefi, Irak-Suriye ekseninde İslam devleti kurma iddiasındaki, dünyanın gördüğü en kanlı terör örgütünün önünü açmakla suçlanıyor. Emperyal politikalar karşıtı, küresel olma iddiasındaki El Kaide türevi olarak bilinen örgüt, günümüzde El Nusra, Boko Haram gibi en kanlı katliamlardan sorumlu bölgesel örgütlerle de iç içe... Suriye’de dünyanın her yerinden gelen militanları ile vahşi katliamların sorumlusu... Parasal desteği veren ABD-AB-Suudi zengin kaynaklarının bu kanlı terör örgütü militanlarına sadece Irak-Şam eksenli terör eylemleri için gidiş bileti verdikleri biliniyor. Türkiye geçiş ayağı olmuş..
Gerçekler bizden saklandığı için bizi şoke eden atağını, Irak’ta Musul işgali ile çok kanlı uygulamaya soktu... Hedef tahtalarında biz de varız...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bayram benim neyime? 9 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları