Cumhuriyet’in tutukluluğu devam ediyor hâlâ

13 Eylül 2017 Çarşamba

Sabah 10’dan gece yarısına kadar süren Cumhuriyet davası ikinci duruşmasının özeti de, sonucu da Nâzım’ın hafızalara işlemiş dizesinden esinle şu: Cumhuriyet’in tutukluluğu devam ediyor hâlâ...
Ve yine o şiirin diğer dizelerinden titreşimle söylemek gerekirse:
Vatan çiftlikleriyse, saraylarıysa...
Vatan kasalarının, çek defterlerinin, ayakkabı kutularının içindekilerse...
Vatan, fabrikalarında al kanımızı içmek, Soma’da karnımıza tekmeyi patlatmak, Gezi’de gözlerimizi oymaksa...
Vatan polis copu, TOMA’lar, biber gazlarıysa...
Ve en önemlisi vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlıklarından, gaddar dinbazlıklarından...
Cumhuriyet’in tutukluluğu devam ediyor hâlâ!..

***

Altemur Kılıç, Robert Kolej’de okurken hocası olmuş (Kurtuluş Savaşı sırasında Dâhiliye Vekilliği de yapmış) Cami Baykurt’la ilgili bir anısını yazmıştır.
“Solculuk”tan tutuklanmış hocalarını, öğrencileri olarak Sultanahmet Cezaevi’nde ziyarete gider ve “Ne oldu hocam?” diye sorarlar ona.
Cami Baykurt “tevekkül”le cevap verir: “Çocuklar avludaydık, içeri aldılar.”
Biz de mahkemede verilmiş arada DİSK eski genel başkanı Rıdvan Budak ve Balyoz mağduru emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz’la sohbette benzeri bir noktada buluşuyoruz. Rıdvan Başkan, duruşmada tanık olarak dinlenen Şükran Soner’in sözlerinden hareketle vurguluyor: Her fırsatta sola vurdular, solcuları içeri aldılar!..
Gazetemizin duayeni Soner, mahkeme heyeti kendisine soru sorduğunda “Bir söyle bin işit” nev’inden uzun uzun anlattı çünkü: 12 Mart, 12 Eylül, “Ergenekon Silivri’si” ve işte “FETÖ Silivri’si”... Cumhuriyet, her dönemde haber, düşünce, ifade özgürlüğünün, yani demokrasinin müdavimi ve müdafisi olduğu için hep mağdur ve mahkûm oldu.
O yüzden, Cumhuriyet’in tutukluluğu devam ediyor hâlâ!..

***

Fakat duruşmada beni en çok çarpan, avukatımız Abbas Yalçın’ın konuşmasıydı.
Ben bundan sonra cep telefonumla ilgili her sorunda artık kızımı bunaltıp fırça yemektense Abbas’ın başına ekşiyeceğim!..
Aylar sonra nihayet hâkim karşısına çıkabilen arkadaşımız Emre İper’e yönelik ByLock’çuluk iddiasını, daha doğrusu iftirasını çürütme yolunda savunma hazırlarken Abbas, bir bilişim uzmanına taş çıkartır noktaya gelmiş.
Adeta “dijital” bir şakıma içinde anlatıyor da anlatıyor: Akıllı telefon uygulaması olarak ByLock; telefon bazlı uygulamalar, kod bazlı uygulamalar; IP adresleri ve “port”lar; bir IP adresinde 65535 port...
Dolayısıyla birbirinden haberi bile olmayan telefon kullanıcılarının evde, sokakta, yolda, vapurda, otobüste, dolmuşta internete aynı IP üzerinden bağlanıyormuş gibi gözükmeleri...
Dolayısıyla cep telefonunda ByLock uygulaması bulunmadığı açık seçik belgelenmiş Emre’nin ByLock’a bağlanmış diye suçlanması!..
Dolayısıyla hedef IP belirsizliği, erişim sayfa bilgisi eksikliği, yanlış tutulmuş elektronik kayıtlar ve baz istasyonu verilerindeki hatalar eşliğinde Emre’nin “14 saniye”de Boğaz Köprüsü’nden Galata Köprüsü’ne gitmiş olması!..
Dolayısıyla vs., dolayısıyla vs., dolayısıyla vs...
Ve dolayısıyla, Emre’nin de, Cumhuriyet’in de tutukluluğu devam ediyor hâlâ!..

***

Elbette önceki yazımdaki tahminim doğru çıktı ve Kadri, Akın, Murat, Ahmet söz alıp destan yazmaya devam ettiler bu duruşmada da.
Gelgelelim kör, sağır, dilsiz hale getirilmiş bir “yargı” karşısında onların da, avukatlarımızın da söylediği her şey, adeta uzaydaki bir “kara delik”ten içeri, bir boşluğa aktı gitti!..
Sonuç: Cumhuriyet’in tutukluluğu devam ediyor hâlâ!..

***

Derken bir başka ara verildiğinde tutuklu arkadaşlarımızla birkaç kelam etme fırsatı ve Ahmet Şık’tan bana bir televizyon kanalındaki sabah programı üzerine serzeniş:
“İzliyorum da o ne kötü program öyle! Derhal bir yazı talep ediyoruz senden!..”
Vay canına!
Avludaydık, içerideyiz!.. Ama hayat her daim, her yerde, her koşulda inadına yaşanıyor da yaşanıyor.
Peki, ya Cumhuriyet’in tutukluluğu devam ediyor hâlâ?..
Ahmet düşündürüyor ki hayır, bu bir yazım hatası...
Cumhuriyet, aslanlar gibi yaşamaya devam ediyor hâlâ!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları