15 Temmuz ABD’nin ‘stratejik hatası’ mı?

19 Eylül 2017 Salı

1990 sonrasında, ABD açısından Türkiye ve bölgede her şey yolunda gidiyordu:
- 1991’de Çekiç Güç’le birlikte Ankara ayarlanmış, Irak’ın 2003’te bölünmesi ve iç savaşa götürülmesi görünüyordu.
-BOP ve Kürdistan projeleri birbirini tamamlar bir biçimde gidiyordu. BOP’ta Ankara işbirliği mükemmeldi.
-Anti-Amerikan Erbakan 28 Şubat’ta saf dışı edilmiş yerine uyumlu (ve ılımlı) olanlar hazırlanmıştı.
-BOP’a ve Kıbrıs’a direnen Ecevit, Bahçeli’nin koalisyonu dağıtması ile halledilmiş, uyumlu siyasal İslam iktidara gelmişti.
-Kürt ve Kıbrıs açılımlarını Ankara ile ABD uyum halinde götürüyordu. Denktaş, Ankara için de istenmeyen kişi olmuştu.
- 2004’te Ankara, AB müzakere süreci (!) ile, “AB’ye kesinlikle üye yapılmadan, Batı içinde, kapitalizmin bir kuması durumuna getirilmişti”. Moskova’cı Esad’a karşı Ankara, adeta savaş haline sokulmuştu.
Bütün bu koşullar tıkır tıkır ABD lehine işlerken Türkiye’deki yeni siyasal İslam iktidarın karşısına 15 Temmuz’da, “cepte tutulan FETÖ’yü çıkarıp harekete geçmenin anlamı neydi”? Bu bir stratejik hata değil miydi?
Yoksa ABD, 15 Temmuz ile, kestirme yoldan Lozan Türkiye’sinden Sevr’e mi geçmek istemişti?
 
Rusya’ya itme hatası mı?
ABD siyasal İslam iktidarını zoraki olarak bölgede, Rusya’nın yanına itmiş olmuyor muydu? Üstelik Suriye’de PYD’ye (PKK) doğrudan destek vererek “Türkiye’ye karşı savaşır konuma gelmenin” ne anlamı vardı?
ABD Erdoğan’ı, “Erbakanlaşmaya doğru itmişti”. Benim aklıma iki neden geliyor:
-Türkiye’de Lozan’ı Sevr’e, doğrudan ve kısa yoldan sürükleyeceğini düşündü.
-İkincisi ise FETÖ’nün, dünya ve Türkiye’deki ABD kanalı ile sahip olduğu yapılanma, ABD için çok büyük önem taşıyordu. 15 Temmuz’da sonuç alsaydı küresel kazancı daha yüksek olacaktı, böyle sandı.
Ancak ABD, 15 Temmuz başarısızlığına karşın işi yine de riske sokmadı ve tekrar zamana yaymaya karar verdi. 15 Temmuz’da sonuç alamasa da Türkiye’de yarattığı iç kargaşa ortamının sonuçta kendisine yarar sağlayacağını düşünüyor.
Meclis çalışmıyor, kuvvetler ayrılığı ortadan kalkmış, içerde kutuplaşma tavan yapmış, her şey tek kişiye bağlı hale dönüşmüş, Avrupa ile gırtlak gırtlağa gelmiş, Yunanistan’dan Körfez’e herkesle kavgalı bir Ankara.
ABD, bu da benim işime gelir, bu gidişle de Sevr’e ve Kürdistan’a ulaşabilirim diye düşünüyor olmalı. Erdoğan’ın Batı ve Avrupa ile kavgası, Türkiye’nin Afganistanlaştırılması, işine geliyor olmalı.
İşin trajikomik yanı dün ABD, Türkiye ve Yunanistan’ı kızıştırarak dünya kadar silah sattı. Bugün ise Rusya, S-300 ve S-400’ler konusunda aynı şeyi yapıyor. ABD ve Rusya’nın PKK konusundaki pozisyonları da kısmen buna benziyor.
 
Ya bizim halimiz
Onlar açısından durum böyle iken bizim açımızdan ölümlerden ölüm beğen misali bir durum var.
Biz Atatürk Türkiye’si olarak Meclisimizle, siyasal partilerimizle, sivil toplum örgütlerimizle, üniversitelerimizle, medyamızla, iş ve işçi çevrelerimizle kendimiz olmak zorundayız.
Aksi halde pinpon topu gibi ABD ile Rusya; AB ile Çin arasında savrulur gideriz. İçerde ve dışarıda Atatürk düşmanları onu, işte bunun için: Sevr’e ve Kürdistan’a ulaşmak için silmek ve yok etmek istiyorlar: aynen 100 yıl öncesinde olduğu gibi. Ata’nın büyüklüğü, onun Doğu ile Batı arasında kurduğu dengede ve sentezde ortaya çıkmıştır. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları