‘Dünya Trump’a mı Kalacak?’

21 Eylül 2017 Perşembe

Yeni dünya düzeninin (düzensizliğinin?) anahtarlarını tanımlamak için Osman Ulagay’ın kaleme aldığı “Dünya Trump’a mı Kalacak?” başlıklı son kitabı, uluslararası düzendeki yön kaybını irdeliyor.
Küreselleşme krizinin, evrene 200 yıldır yön vermekte olan Batı’nın krizi olduğunu belirten Ulagay, “bütün referansların sarsıldığı, tüm ölçülerin ve otoritelerin sınandığı” krizin pek çok katmanlı olduğunu belirtiyor; ’89 da “duvarın düşmesinden” bu yana dev eksen kayması kaydeden dünyanın belirsizliklerinin Putin, Erdoğan, Trump gibi “akıl” yerine güdüleri okşayan liderlerin önünü açtığını anlatıyor.
Nereye gittiği belli olmayan bu keşmekeş içinde beri yandan her zaman olduğu gibi insanlığın karanlık yüzüyle aydınlık yüzünün sürekli mücadelede olduğunu hatırlatan sevgili Ulagay, yaşadığımız bunalım döneminin sonunu iyilerle kötüler arasındaki bu mücadelenin belirleyeceğini vurguluyor.
BM’nin 72. genel kurulu açılışında dünya liderlerini dinlerken, son günlerde elimden düşürmediğim Osman’ın el kitabında döne döne yaptığı bu saptamaları hatırladım.

Uyurgezerlik tehdidi
New York’taki zirvede “iyilerle kötülerin mücadelesine”, BM’nin yeni genel sekreteri (eski Portekiz Başbakanı, eski Sosyalist Enternasyonel Başkanı) Antonio Guterres’le Trump’ın söylevleri çok açık örnekti mesela.
Guterres uluslararası büyük “dayanışma krizinden” bahsetti ve lafı eğip bükmeden “Dünyanın paramparça olduğunu” söyledi. Aslı Aydıntaşbaş’ın 17 Eylül yazısında bahsettiği yakın dönemin referans kitabı “Uyurgezerler”e yaptığı bir göndermeyle “(I. Dünya Savaşı’nda olduğu üzere) uyurgezerlikle bir savaşa sürüklenme” ihtimaline karşı tüm dünyayı uyardı.
BM genel sekreterinin uyarılarını hiç sallamayan Trump bu ürkütücü tehlikeye karşın, İran-Kuzey Kore-Venezüella’dan oluşan yeni bir “şer ekseni” ilan etti.
Trump’ın şer ekseni, W. Bush’un 15 yıl önceki şer grubundan Irak’ı çıkartarak yerine Venezüella’yı monte etmişti…

Milli egemenliğin sözcüsü Trump
Kuzey Kore başta olmak üzere “yeni şer eksenine” dehşet verici tehditler savuran ABD Başkanı, küreselleşmeyle yıllardır dolaşımdan kaldırılan “milli egemenlik” kavramını da derin dondurucudan çıkarıp seçim kampanyasında olduğu gibi “America First/Önce ABD” dedi ve ekledi:
“Geleceğin tehditlerini ancak (Önce ABD’ye yol açmak kaydıyla!) kendi egemenliklerini kucaklayan milletlerle savuşturabiliriz!”
Milliyetçiliklerin yarattığı iki dünya savaşı ardından inşa edilen BM’nin kuruluş ideallerine taban tabana zıt olan bu milliyetçi “Trump doktrini” yükselen popülizmlere yeni bir ivme ve güç kazandıracak söylem olarak kayıtlara geçti.

Evrenselliğin sesi Macron
Trump karşısında Guterres’in yanında “dünyada yeni liderlik umudu” olarak yükselen diğer ses Macron oldu.
Macron, Trump’ın tarihin tozlu raflarından indirdiği ve “Herkesten önce ben!” diyen popülist milliyetçilik söylemlerine karşın, “Ülkelerin bir başlarına daha güçlü oldukları fikri yanlıştır” diyerek konuştu:
“Çok taraflılık çok daha etkindir. Kendimizi duvarlarla koruyamayız. Dünyada esas olan karşılıklı bağımlılıktır.”
Macron, Trump’ın karşı koyduğu iklim anlaşmasına da bağlı kalacağını yineledi ve ABD Başkanı’nın yırtmaya yeltendiği İran nükleer anlaşmasını yok saymanın yanlış olduğunu belirtti. Kore krizine çıkış yolunun ayrıca diplomasiden geçtiğini söyledi.

Eski Kıta’dan çıkan Macron ve Guterres’in “akılcılığı” mı, “Vahşi Batı” örneği Trump’ın anlayışı mı geleceğimize damga vuracak?
Karşımızdaki bahis bu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları