Demokrasi Öldü Yaşasın Demokrasi

22 Eylül 2017 Cuma

Allah’ın bildiğini kuldan saklamak olmaz; Türkiye’de kör topal denenmiş olan “demokrasi” sizlere ömür. Hastalıklı ömrü kısa sayılmaz ama sonunda FETÖ’cüler, sözde onlarla savaşanlar, liberaller ve öteki işbirlikçiler elbirliği ile bitirdiler. Nasıl bir demokrasiydi, neden yitirdik diye tartışmanın fazla bir anlamı olmasa da, yararı vardır.
Anlamı yoktur; çünkü kendisini koruyamamış; hasımlarla yani İslamcı otoriter bir rejim kurmak için on yıllardır savaşanlarla işbirliği yapmayı rejimi korumanın aracı saymış teslimiyetçi muhafızları tarafından sık sık terk edilmiş bir demokrasiydi.
Ama ölüm döşeğindeki bu demokrasiyi tartışmanın yararı vardır; çünkü sonrası ancak böyle bir tartışma ile kurulabilecektir.

***

Her şeyden önce “demokrasi” ile anlatılmak istenenin farklı yorumları olduğunu bilmeliyiz. Bunun için de hem kapitalist sistemin aygıtı olan devlet ile ilişkisine, hem de varsa başka, daha geniş, önü açık biçimlerine bakmak gerekiyor. “Parlamenter” olduğu sık sık vurgulanan demokrasi, kapitalizmin kadim ve yetkin aygıtı olan devletin biçimiydi. Yani esas olarak sömürüye dayanan sistemi koruyup kollayan, aynı zamanda toplumun bir arada tutulmasını, itirazların uygun tarzda giderilmesini sağlayan, çimento olmakla görevli aparattı. Bizim ülkemizde ve pek çok kapitalist ülkede bu görevinin “garantisi”, sık sık söylendiği gibi yasama, yürütme, yargının birbirinden ayrı, birbirinin denetçisi olduğu iddiasıyla tanımlanan “güçler ayrılığı” klişesiydi.

***

Güçler ayrılığı, aslında gerçek güçlerin, sınıfların durumuna bağlı olduğu için karikatür olmaktan öteye gidememişti. Şimdi tümüyle devre dışıdır. İşin tuhafı halledilmesi çok kolay olmuştur. Demokrasi savunucularının işin özüne ilişkin ilgisizlikleri, hasımla işbirliğinin teslimiyet, taviz vermenin ölümcül olduğunu kavrayamamaları, “bu kadarına da şükür” demeleri işleri kolaylaştırdı. Şimdi artık sonraki aşamaya geçilebilecek, adlı adınca İslamcı teokratik bir devlet tüm kurallarıyla hâkim olabilecektir.
Ama hâlâ bir umut vardır; demokrasi, “demokrasinin” inkârıyla kurtarılabilir.

***

“Temsili demokrasi” halledildiğine göre onu “ihya” etmek için mücadele hatanın tekrarı olur. Şimdi yapılması gereken, gerçek demokrasiyi savunmak, ona giden yolun taşlarını döşemektir. Kısacası bundan böyle savunulacak demokrasi, devletin yeni biçimi olmalıdır. Kuşkusuz güçler ayrılığı ciddiye alınmalı; yolu tıkayan kayaları temizleyebilecek gücü sağlamalı, ama şu tuhaf “temsiliyet iddiası” öncelikle gözden geçirilmelidir. Doğrudan yöntemlerin artan ölçüde devreye girmesi sağlanamazsa, kararlarda katılımın önü açılamazsa, vekillerin sık sık, gerçekten hesap vermesinin, olmadı geri çağrılmasının etkili yöntemleri bulunamazsa demokrasi demokrasi olamayacaktır.
Peki, serbest piyasacılığın egemenliğinde böyle bir demokrasi nasıl olabilir ki?

***

Meselenin tam tamına bu olduğunu söylemek gerekiyor. Gerçek demokrasi talebiyle, kararlılıkla harekete geçenler şeriatçılığı yenebilir, yitirilenleri geri kazanabilir, “serbest piyasacı” sistemle hesaplaşabilirler. Kısacası demokrasi mücadelesi verenler bir zamanlar var olduğu iddia edileni savunmakla kendilerini kısıtlar, sistemi sigaya çekmeyi göze alamazlarsa yitirdiklerini kazanamayacak, laik bir düzen kuramayacaklardır.
Devletin yeni biçimlerini tartışanlar da umulur ki, birbirini tetikleyen iç içeliği kavrar, “hangisi önce; devrim mi, demokrasi mi” türünden anlamsız sorulara takılıp kalmazlar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları