Aydın Engin

Savcının tanıkları

27 Eylül 2017 Çarşamba

Tamam öfkeliyiz, canımız alabildiğine sıkkın; keder de cabası.
Önceki gün üçüncü kez ağır ceza yargıçlarının karşısına dizildik. Beşimiz tutuklu, geri kalanımız tutuksuz “sanık”.
Sonunda bir Kadri Gürsel arkadaşımızı kapabildik; dört can arkadaşımız 34 “Silivri gecesi” daha yaşayacaklar.
Peki, sonra?
Bilmiyorum, bilmiyoruz, bilemiyoruz. Olağan bir hukuk yargılamasında değiliz. Bir siyasi dava bu ve görünen o ki sonucu da siyasi erki elinde tutanlar belirliyor.
Olsun. Cumhuriyet’te çalışıyorsan, bağımsız medyada gazetecilik yapma sorumluluğunu omuzlarında taşıyorsan, hesapta mapusdamı da var, polis nezarethanesi de var, alanda ya da yazıişleri masasında üç kuruş maaşa talim edip yorgunluktan kızarmış gözlerle mesleğin ak adına kara sürmemek için geceyi gündüze katmak da var.
Bedelse bedel. Öderiz.
Onursa onur. Layık olmaya çalışırız. Ateşi yani ışığı Olympos tanrılarının, yani egemenlerin, yani iktidarların tekelinden alıp halka armağan eden Prometheus’un çocukları olmaktır çabamız.
Derisi yüzülürken bile düşüncesinden geri adım atmayıp “Enel Hak” diye haykıran Hallac-ı Mansur’u kendimize örnek alırız.
Darağacında dimdik durup “Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” diye meydan okuyan Pir Sultan Abdal’ın yolunu yol belleyenlerdeniz...
Biz Cumhuriyet’in gazetecileriyiz...

***

Neyse...
Öfke, can sıkıntısı, keder... Ama önceki günki duruşma keyifliydi de.
Bol bol güldük; yargıçlara çaktırmadan kıkırdadık durduk...
Nasıl gülünmez, nasıl kıkırdanmaz?
Savcının tanıkları konuştu.
Biri meğer “Türkiye’nin en iyi köşe yazarıymış”. Kendi söyledi. Üstelik “teeeecrübeli bir gazeteci” imiş.
Tanıklığı sırasında “Cumhuriyet’i FETÖ ele geçirdi. Cumhuriyet’te FETÖ darbesi yapıldı” diye buyurdu.
Teecrübeli gazeteci” ya herhalde bir bildiği vardır, araştırıp taraştırıp bu gerçeği ortaya çıkarmıştır diye düşünenler oldu.

Ama ardından “Cumhuriyet’te bu darbeyi kim yaptı” sorusuna cevap verdi:
- Nuray Mert’le Aydın Engin’i gazeteye alanlar yaptı...
Breh, breh, breh...
Teeecrübeli gazeteciye” de bakın hele... Gerçeği nasıl da ortaya çıkarıvermiş!..
Aydın Engin’i Cumhuriyet’e 1992 yılında İlhan Selçuk almıştı. 1994’te de yazıişleri müdürü yapıp gazeteyi onun eline bırakmıştı. Yetmemiş, Aydın Engin’e haber vermeden Tırmık köşesini açmış, bir gezi izlenimi olarak kotarılmış bir yazıyı da ilk Tırmık olarak beşinci sayfanın altına yerleştirivermişti.
Yani... Cumhuriyet’te FETÖ darbesini taaa 1992 sonbaharında bizzat İlhan Abimiz yapmıştı. Önce kıkırdadık. Ardından Aydın Engin söz alıp tek cümleyle gerçeği açıkladı. Yargıçlar ve tanığına bel bağlamış savcı ne yaptı, ne düşündü bilmiyorum...

***

Ha bir de savcının öteki tanığı vardı.
Şu, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu’nun hukuken geçersiz bir yöntemle seçilip kendisi dışarıda kaldığı için dava açan tanık...
Biz “acemi” gazetecilere meslek dersi verdi. Cumhuriyet gazetesinde logonun yanına ya da üstüne tarikatlarla ilgili haber yerleştirilemeyeceğini, başlık konamayacağını uzun uzun anlattı.
Söylediklerinden benim çıkarabildiğim: Haber haberdir ama tarikatlarla ilgili haberse logonun altında bir yere konur. Çok büyütülmez, falan filan...
Öğrendik...
Bir de Cumhuriyet davasına el koyması için Cumhurbaşkanı’na imzasız ihbar mektubu yazanın kim olduğunu da Akın Atalay arkadaşımızın ayrıntılı, kanıtlı, örnekli anlatımıyla öğrendik.
Şaşırmadık.

***

Dedim a, önceki gün, saçmalığının, öfke yaratmasının, keder saçmasının yanı sıra keyifli de bir duruşma yaşadık...
Şimdi, 31 Ekim’e kadar biz “dışarıdakiler” iyi ve doğru haber veren bir Cumhuriyet üretmek için çalışmaya devam edeceğiz ve içerideki arkadaşlarımızı özleyeceğiz...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları