Bir Roman Film ya da Film Roman

17 Haziran 2014 Salı

Nuri Bilge Ceylan’ın “Kış Uykusu” adlı filminden söz ediyorum...
Hani son zamanlarda “Nehir Söyleşi” diye bir kavram ve bir söyleşi-kitap türü icat edildi ya...
İşte Nuri Bilge Ceylan’ın “Kış Uykusu” filmi de bence farklı bir kavram icat edilmesini hak edecek önemde ve yenilikte:
Buna da bir “Nehir Film” veya daha doğru bir deyişle bir “Roman Film” ya da bir “Film Roman” diyebilirsiniz...
Bu öyle bir film ki, iç içe geçmiş farklı öyküler ve konularla bir roman tadında ve yoğunluğunda, ama bir filmin gerektirdiği bütün görsel ve işitsel öğeleri de en mükemmel bir biçimde içinde barındırıyor.

***

Romanlarla filmler arasında bugüne kadar şöyle bir ilişki vardı:
Romanlardan aktarılan filmler, hemen hemen istisnasız olarak, esas alınan romanın ya eksik ya da farklı bir biçimde anlatımları, dolayısıyla da romanın bozulmuş, değerinden kaybetmiş bir yansıması olarak görülmüştür.
“Kış Uykusu”, mükemmel bir film olan bir roman...
Buna Çehov’dan esinlenmiş bir roman film de diyebilirsiniz:
Şimdiye kadar tanık olduğumuz romandan aktarma film örneklerinin tersine, bu filmin roman olarak yazılması, filmden çok şey kaybettiren eksik bir eser olacaktır!

***

Filmin başarısının ilk adımı hiç kuşkusuz sağlam bir senaryo ile başlamış...
Bir filmi film yapan öğelerin en önemlisi olan görsellik ile devam ediyor:
Sinematografik fotoğraflar gerçekten muhteşem.
Türkiye’deki sinema ve tiyatronun en önemli zaaflarından biri olan cast (karakterleri oynayacak aktör ve aktristlerin bu karakterlere uygun olarak seçimi) son derece başarılı:
Her oyuncu sanki filmdeki karaktere uygun olarak yaratılmış...
Elbette hepsinin sergilediği muhteşem oyunculuk da bu başarıda önemli bir öğe.

***

Film esas olarak insanlararası ilişkiler, çelişkiler ve bu ilişkilerle çelişkilerin sorgulanması üzerine kurgulanmış...
Her ilişki, her çelişki, kaba ve didaktik kaygılardan uzak, inceden inceye, diyalektik olarak sorgulanmış:
Her saldırı, her eleştiri, bir karşı saldırı ve bir karşı eleştiriyle birlikte sergileniyor.
Filmde belki doğrudan verilen tek bir mesaj var:
Atın yakalanması ve özellikle tavşanın avlanması sahneleri, entelektüellerin bile kimi zaman hayvan hakları konusundaki duyarsızlığını, acımasızlığını çarpıcı bir biçimde anlatıyor.

***

Sadece sinemaseverlerin değil, edebiyat ve felsefe meraklılarının da mutlaka görmesi gereken bir film!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları