‘Terör Örgütü Kitap’

13 Ekim 2017 Cuma

İşin çivisi çıktı diyebilir miyiz? Diyebiliriz. Çünkü artık bir kitap “terör örgütü” ya da Kâhta Asliye Ceza Mahkemesi’nin ifadesiyle “terör örgütü niteliği taşıyan kitap” ilan edilmiştir. Süreç şöyle gelişiyor: Önce yakaladığınız ve suçlamak istediğiniz “teröristlerin” evinde bulduğunuz bir kitabı, bu örnekte değerli Fehim Taştekin’in kitabıdır, “terör faaliyetinin kanıtı” ilan ediyorsunuz. Size göre “makul” bir nedene sahipsiniz; çünkü kitabın ismi “Rojava- Kürtlerin Zamanı”dır. Ama bu kitap yasaklanmamıştır, hakkında bir toplama ya da mahkûmiyet kararı yoktur. O zaman istim arkadan gelecektir. Kitabı mahkeme kararı ile toplatacaksınız. “Kanıtınız” sağlamdır artık; “terör örgütü niteliği taşıyan” kitap artık yasaklıdır çünkü.

***

Aslında kitaplarla, terör ya da bombalar arasındaki ilişki konusunda devletimizin “resmi bir tezi” de var. Uluslararası bir platformda en üst yetkililerce savunulmuştu. Aradan zaman geçti, ama şöyleydi; “Öyle kitaplar vardır ki bombadan daha etkilidir.” O platformda suçlanan kitap sevgili Ahmet Şık’ın daha basılamadan toplatılan Fethullah Cemaati’nin karanlık dünyasını anlatan kitabı idi. Ahmet, o kitap nedeniyle FETÖ’cü savcıların hışmına uğradı ve bir yıl Silivri tutukevinde “cezalandırıldı”. Ahmet biliyorsunuz şimdi de Silivri’dedir ve bu kez darbeci eli kanlı FETÖ’ye ya da şu meşhur “kokteyl terör örgütüne yardım etmekle” suçlanıyor.

***

Aynı suçlamayla sanık sıralarını paylaştığım Ahmet Şık, Frankfurt Kitap Fuarı’nda Naumann Vakfı’nın mesleğini cesaretle yerine getiren gazetecilere adadığı Raif Badavi ödülünü aldı. Daha doğrusu kendisi alamadı çünkü hâlâ içerdedir. Avukatı, avukatlarımızdan sevgili Can Atalay aldı ödülü. Ahmet’in ödül törenine gönderdiği mesajdan bir cümleyi paylaşmak isterim. Hani tahliye etmiyorlar ya, kaçar gider elimizden diye, ona naziredir; sürgünde yaşamak zorunda kalanları tenzih edelim, şöyle diyor Ahmet: “Tası tarağı toplayıp gitmeyeceğiz çünkü biz buradayız ve varız. Türkiye bizim evimiz, hayatımız, geçmişimiz. Barış, hak, hukuk, adalet ve eşitliğin hâkim olduğu geleceğimiz.”

***

Kitap konusuna dönelim. Kültür Bakanı Numan Kurtulmuş’un açıkladığına göre, kütüphanelerden 170 binden fazla kitabın temizlenmesine karar vermişler. Bakanın ifadesinden FETÖ ya da yandaşları tarafından yazılmış kitapların kastedildiğini anlıyoruz. Bunların arasında hurafenin karanlık kuyusunu oluşturan “harikulade” eserler var mı bilmiyorum, yasaklanmalarını da istemem doğrusu, çünkü hurafeyle tartışmak her zaman bilimi kültürü geliştirmiştir.

***

Silivri’de koğuşlarımıza dağıtıldığımızda ilk işimiz kütüphanede ne var ne yok ona bakmak olmuştu. Doğrusu dini yayınlar bakımından olukça zengindi Silivri. Onu gerçek anlamda zenginleştirmek için Turhan Günay çok çaba harcadı. Şimdi FETÖ’cü oldukları iddiasıyla tutuklananların yanına bizler Cumhuriyet yazar ve çalışanları FETÖ’ye yardım ettiğimiz gerekçesiyle nasıl eklenmişsek, yasaklı FETÖ’cü yayınların yanına da korkarım, bizim kitaplar, genel olarak kültür dünyasının yüz akı, yaşam pınarı eserler eklenecektir. İşte Taştekin’in kitabı bunun örneği. “Allah’ın lütfunu” değerlendirmek, fırsatı kaçırmamak istiyorlar.

***

Kitapların huyudur; önünde sonunda kapatıldıkları yerden çıkıp, Lucretius’un Evrenin Yapısı’nı anımsayın, gizliyi saklıyı söyleyiverirler. Bu özlü sözün aslının “gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır” şeklinde olduğunu biliyorum...
Zaten kitaplar da son tahlilde gerçeğin zarfı, mazrufudur, hurafenin değil...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları