Siyah Beyaz Dünya, Renkli Dünya

07 Eylül 2008 Pazar

Hafta ortası bir gazetede Daniel Güiza ve eşi Nuria Bermudez el ele tutuşmuşlar, şehir gezisi yapıyorlar. Nuria kendileriyle konuşma yapan basın mensubuna veryansın ediyor: “Yalan haberler yazıyorsunuz. Yazdığınız bir şey değil, İspanyol basını da kaynak olarak bu haberleri kullanıyor. Akşam yemeği için Reina’ya gitmişiz. Doğru, hiçbir zaman gizli kapaklı işimiz yok. Yapacağımızı aleni olarak yaparız. İstanbul’da mutluyuz. Tek sorun yalan haberler. Fenerbahçe’de herkes gol atmak istiyor. Önemli olan kimin gol attığı değil, takımın başarısı.” Konuşmayı yapan kişi soruyor: “Güiza ligde kaç gol atabilir?” Yanıt: “Çok gol atacak, yakında herkes bunu görecek. Özellikle de Galatasaray’a atacağı goller ile Fenerbahçe taraftarlarını mutlu edecek.”

Sanki Daniel Güiza’nın dili yok da eşi ona yandım ediyor! Görülmemiş bir olay. Ne kadar ilginç; hele hele bizim kuşak futbolcları için... Kocası dururken eşinin beyanat vermesi gibi bir olay hiç düşünülmezdi. Böyle bir şey yapmaya kalkın; Türkiye’ye dümbedüdük olurdunuz. Toplum bunu bir türlü kabullenmezdi. Salı gününden itibaren değil el ele tutuşup caddelerde gezmek, tiyatroya bile gitmekten çekinirdik. Hafta ortasında Beyoğlu’nda gezmek mümkün değildi. Bu da bir sorun olurdu. Hele hele öğle yemeğinde restoranda bir bardak şarap içtiniz; yandı gülüm keten helva! Hemen damgayı yer, kolay kolay da takıma giremezdiniz. Kamplarda ve otellerde arkadaşınız veya akrabanız dahi olsa bir kadın gelip sizinle konuşamazdı. Hemen kötü yöne çekilirdi. Evlenmeniz dahi hoş karşılanmazdı. Evli adam iyi futbol oynayamazdı. Bu halkın kafasında nereneyse kesinlik kazanmıştı. Evlendiğini saklayan arkadaşlar bile olurdu. Örneğin Donanma Kâmil; Denizgücü’nden Fenerbahçe’ye gelmişti. Güçlü kuvvetliydi, adaleleri demir gibi sertti. Zaman zaman bunu herkese göstermeye çalışırdı. Takım arkadaşları olarak biz onu bekâr zannediyorduk. Meğerse evliymiş, 3-4 yıl sonra bunu öğrendik. Çok büyük baskılar altındaydık ama bu baskılar insanları gizli yollara da saptırırdı. Dünya ne kadar değişmiş. Biz siyah beyaz bir dünyada yaşadık. Şimdikiler ise renkli dünyada yaşıyor. Bizler için her şey tabu, onlar için her şey normal...

Bugün Milli Takımımız Erivan’da Ermenistan takımıyla oynuyor. Sportif açıdan kıymet-i harbiyesi yok. Siyasal açıdan önemli. Ülke içinde yapılan tartışmalara karşın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de milli maçta... Amacı milli maç değil, Ermenistan devlet başkanıyla konuşmak. Türkiye ile Ermenistan arasındaki kan davasını kaldırmak. Sonra da en büyük barış ödülünü almak. Bu iş böylesine kolaydı da biz niye daha önce akıl etmedik bunu? Türk’ün aklı sonradan başına gelirmiş, demek ki doğru. Biz de diyoruz ki spor, yürüyen, koşan ahlak. Ama siyaset öyle değil. Yürüyen, koşan, riyakârlık, sahtecilik, çıkarcılık... Peki biz de nasıl yan yana gelir? Biz istersek Türk insanı olarak tekeden süt bile çıkarırız.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Olmaz.. Olmaz... 6 Kasım 2012

Günün Köşe Yazıları