Ağaca tüneyen toplum

17 Ekim 2017 Salı

Nazife Kayacı’yı toplum, 30 Eylül günü, tırmandığı ağaçtan “Oraya gelebilir miyim?” diye işaretle soran görüntüsü televizyon ekranlarına düşünce tanıdı.
O sırada Nazife Kayacı’nın eşi Ramazan Kayacı 15 aydır tutuklu bulunuyordu.
Erzurum’daki 9. Kolordu 109. Topçu Alayı 1. Topçu Taburu’nun eski komutanı Yarbay Ramazan Kayacı 15 Temmuz darbesinin ardından FETÖ’cü teşebbüse katılmaktan önce gözaltına alınmış, sonra da tutuklanmıştı..
Yarbay Ramazan Kayacı’nın içeri alındığı andan itibaren, kocasının masumiyetini anlatabilmek için amansız bir mücadeleye girişen Nazife Kayacı, son olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir açılış töreni vesilesiyle Erzurum’a geleceğini öğrenince, açılış töreninin yapılacağı yere koşmuş ama korumalar duvarını aşamayınca, son çare olarak Tayyip Bey’i uzaktan görebileceği ağacı kestirmiş gözüne ve tırmanmış...
Tören başlamak üzereyken, ağacın tepesinden kendisine garip işaretler yapan bir kadını gören Cumhurbaşkanı’nın yanına getirilmesi emri üzerine Nazife Hanım, kocasının masum olduğunu bir çırpıda anlatmış, Tayyip Bey de ilgililere talimatı vermiş:
- Bir baktıralım!

***

Nazife Hanım’ın öyküsü, o andan itibaren çocukları ve tahliye olan kocasıyla kucaklaştığı görüntülerle mutlu sona da ulaşan, toplumun şu sıralarda çok ihtiyaç duyduğu bir peri masalına dönüşmüş bulunuyor.
İlk görüntüleri ekranlara düştüğünden beri izlediğim olay bana Uğur Mumcu’nun 22 Mayıs 1974’te, Yeniortam’da yayımlanan “Hükümlü Eşlerine Saygıyla” yazısını anımsattı, açıp bir kez daha okudum.
Uğur, tutuklu eşlerini de kapsadığını düşündüğüm, ilk okuduğumda gözyaşlarımı tutamadğım o yazısında, görüşleri dolayısıyla tutuklu ve hükümlü kocalarının umudu ve yüz akı olan, hep başı dik gezen, çeşitli baskılara göğüs gerip, boyun eğmeyen, hapiste kocalarını ziyarete gittiklerinde hep yüzlerine gülümseyen, iyimserlik maskelerini takan bu yiğit kadınları çok güzel anlatır.
Yazıyı bir daha okurken, başta karım Mine Sirmen olmak üzere, onlardan Serpil Şaylan, Neşe Göker gibi tanıdıklarımı, artık aramızda olmayan Gürsel Apaydın ile Ersin Elgin’i anımsadım.
Uğur, geçen yüzyılın 74. yılında yazdığı “Hükümlü Eşlerine Saygıyla” yazısını şöyle noktalıyordu:
Sizlersiniz güçlü olan. Kocalarınızla övünerek, başlarınız dimdik dolaşın, onların boyunlarındaki mahkûmiyet zincirleri en değerli armağanlardır. O kelepçeler ki, düşünen insanların bileklerinde paslanıp kırılacaklardır bir gün. Gözyaşlarınızdan mutluluklar süzüp, sevginiz, saygınız, bilinciniz ve sabrınızla bekleyin gelecek günleri.
Bir sonraki yüzyılın 17. yılında hükümlü ve tutuklu eşleri, sayıları ve sabırları artarak hâlâ bekliyorlar o günleri.

***

Tutuklu eşi Nazife Kayacı, onlardan biri olarak, bu destansı öyküyü mutlu sonla bezedi.
Kayacılar’ın öyküsünün dönüm noktası, Cumhurbaşkanı’nın Nazife Hanım’ı dinlediği ve “bir baktıralım” dediği andır.
Bir baktıralım”ın üzerinden henüz iki hafta geçtikten sonra bağımsız yargı tarafından Nazife Hanım’ın eşinin tutukluluk hali sona erdirilip tahliyesine karar verilmiştir.
Bu şekilde de Nazife Hanım’ın tırmandığı ağaç ne ağacı olursa olsun, özgürlük ağacına dönüşürken, artık kalıplaşmış, “burası hukuk devleti, yargıya intikal etmiş konuda yapacak bir şey yok” sloganının da anlamsızlığı da ortaya çıkmıştır.
Nazife Hanım’dan doğru olarak esirgenmeyen “bir baktıralım” neden, artık geri dönülmez noktaya varmalarına ramak kalmış Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’dan esirgenir?
Şu sırada hapishanelerde, Nazife Hanım’ın eşiyle benzer durumda nahak yere yatan yüzlerce, binlerce kişi var.
Onların da durumlarının düzelmesinin önünün açılması için, Italo Calvino’nun “Ağaca Tüneyen Baron”u gibi, toplum olarak hep birlikte ağaca tırmanmamız mı gerekiyor?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları