Aydın Engin

Rektörüne bak YÖK’ünü al, YÖK’üne bak...

18 Ekim 2017 Çarşamba

Haber bizim Yazıişleri masasına düştüğünde “İslâm alimi” geçinen ya da kendi kendilerini “âlim” ilan eden adamlara bir yenisi daha eklendi diye düşünmüş, gülüp geçmiştim. Bir Tırmık konusu yapmayı ise hiç düşünmemiştim...
Adıyaman Üniversitesi’ne rektör yapılmış zatın son marifetinden söz ediyorum. Hani bilmiyormuşuz da çok merak ediyormuşuz gibi önce “Nikâhsız kadınla erkeğin el ele tutuşması caiz mi” diye soran, ardından kendi sorusunu kendi cevaplayıp “Bir erkek ve kadının, nikâhsız olarak ellerinin birbirine değmesi ve yalnız kalmaları caiz değildir” buyuran, ardından da “Bir kadınla tokalaşma ateş tutmaktan daha korkunç” diye bir zırva yumurtlayan zattan...
Gerçekten de bu adamcağız üstüne yazmak, söylediklerini tartışmak benim için ayıp, okur için zaman kaybı olur.
Hele, tepkileri görünce daha da efelenip “Bunlardan rahatsız olanlar İslama karşı” deyip, tepkiler dinmeyince “özrü kabahatından büyük” halk deyişini iyice hak eden “Sosyal medyada, özellikle Twitter ortamında kalitesiz ve çirkin yorumlara maruz kaldım. Esasen, niyetim insanları incitmek değildi” diye ellerini yıkamaya kalkışmasını da okuyunca “Boşverin. Adam bilinçaltını açığa vurmuş; zoru görünce de sözlerinden çark etmiş” deyip geçmek gerekir.
Öyle de yapacağım.
Adamın abuk sabuk sözlerini ele alıp tartışmak öncelikle bu gazetenin okurlarına saygısızlık olur.
Adamcağızın fotoğrafına bakıp, Sermet Çağan Ağabeyimin “İnsan 35’inden sonra suratından sorumludur” özlü sözünü hatırlamamak mümkün değildi. Nitekim hatırladım ve ağabeyimin hınzır mizahına bir kez daha şapka çıkardım.
Ama Adıyaman Üniversitesi’nde rektör koltuğuna oturtulmuş zatın görünüşünü dile dolamak da pek yakışık almaz.
En iyisi gülüp geçmek.
Güldüm geçtim...

***

Ancaaaaak...
Ancak bu adamcağızı rektör koltuğuna oturacak adaylar arasına yerleştirip Cumhurbaşkanı’nın önüne koyan YÖK üstüne söz etmemek, “Böyle YÖK’e böyle rektör yakışırdememek mümkün mü?..
Peki bunu dedikten sonra “YÖK tarafından önüne konan adaylar arasından bu adamcağızı rektör seçen kişiye ne demeli” diye sorsam ve cevabını buraya yazsam ne olur?
Valla benim için iyi olmaz.
O yüzden yazmıyorum. Soruya cevabınız varsa kendiniz verin. Benden hayır yok.

***

Not 1: Bir önceki Tırmık’ta, Mersin’de bir savcının İstanbul’daki Adalet Nöbeti’ni yasadışı bir eylem sanıp ve sayıp ifadeye çağırdığı, tutuklama istemiyle mahkemeye sevk ettiği iki avukattan Mehmet Altuntaş’ın adını yanlış yazdım, Mustafa Altuntaş dedim.
Benim savrukluğum. Mehmet Altuntaş ve siz hoşgörün e mi?
Not 2: Diyarbakır hapishanesinin cezaevi müdürü başkanlığında toplanan Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu, Selahattin Demirtaş’ın öykülerinden oluşan Seher adlı kitabın “Ders kitabı olmadığı, şifreli ve kontrolsüz haberleşmeye yol açabileceği anlaşıldığından cezaevine sokulmamasına” karar verdi.
Haklı olabilirler. Yüce Türk devletinin yüce Cezaevi Müdürü’nün bir bildiği vardır herhalde. Ben zaten bu Selahattin Demirtaş’tan oldum bittim kuşkulanırım. O hınzır zekâsı ve ısırgan mizahıyla süsleyip püsleyip öykülerinin satırları arasına şifreli mesajlar koymuş olabilir.
Ders kitabı olmadıkları ve şifreli mesajlar içerebilecekleri gerekçesiyle Diyarbakır Mapusanesi’ne sokulmayacak on kadar kitap arasında bir de “Ben Frankfurt’ta Şoförken” adlı kitap var. O da şifreli olabilir. Yazarını tanıyorum. O da sağlam ayakkabı değildir...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları