Baykal’la Strasbourg’da geri sayım…

19 Ekim 2017 Perşembe

Deniz Baykal, emboli operasyonuna dek.. siyasetin ortasında olan bir isim. Son olarak Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi toplantıları için Strasbourg’a gidiyor. Ve Strasbourg dönüşü hastaneye kaldırılıyor.
Strasbourg’da kendisini son gören isimlerden biri, Avrupa’nın müze sinemalarından Odyssée’yi yöneten Faruk Günaltay.
Strasbourg’da geniş siyasi ve diplomatik çevresi ile bilinen Günaltay; Deniz Baykal ve CHP heyetindeki Haluk Koç, İlhan Kesici, Gülsün Bilgehan ile beraber perşembe gecesi kentin ünlü balık restoranı “L’Alsace à Table”da bir yemek yiyor.
Restoranın harika deniz ürünlerini deneyen duayen politikacının fizik kondisyonu o gece de her zamanki gibi sıradışı görünüyor ve masada herkese parmak ısırttırıyor. Baykal, hiçbir şekilde üç gün içinde “yoğun bakıma” girecek bir kişi izlenimi yaratmıyor. Bilakis, her zamanki gibi yaşından çok genç ve dinç duruyor.
Beklenebileceği üzere, bütün gece siyaset konuşuluyor. Önce Avrupa’daki sosyal demokrasinin encamı masaya yatırılıyor. Ufuk turunun ardından sıra Türkiye’ye geliyor.
Adalet yürüyüşüne başlangıçta “Canım işte herkes gelip yürüyor mu?” “cool”luğuyla yaklaşan ve mesafe koyan Baykal; Strasbourg’da 2.5 milyon insanın seferberliğinin önemini büyük tutkuyla anlatıyor.
Bunun, 2019 bahsini kazanmak için bir umut başlangıcı olacağına değiniyor.

Son durağa koşarken
2019’u Deniz Bey, bir “son durak” ve “son şans” olarak tanımlıyor.
Eğer o seçimler kazanılmazsa, “herkesin kendi başının çaresine bakmak zorunda kalacağı bir sürece girileceğinden” dem vuruyor.
2019’un alınamaması halinde “Türkiye’de rejim değişikliğinin artık geriye dönüşü olmayan biçimde tamamlanacağına” mim koyuyor.
Açık muhalefetin bundan böyle mümkün olamayacağı evrede herkesin evlerine kapanmak suretiyle küçük dünyalarına terk edileceğini ya da yerlerini, yurtlarını bırakarak başka ülkelere göç etmeye zorlanacaklarını değerlendiriyor.
Bu kabullenilmesi güç sonu önlemek için yapılması gerekenin CHP için bir parti adayı öne sürmek yerine; geniş paydayı bir araya getirecek bir aday çıkartmak olduğunu ilave ediyor.
Son kartların oynandığı yaşamsal mücadelenin son dakikaya bırakılmaması gerektiğini, 2019 için şimdiden ivedilikle hazırlıklara başlanması gerektiğini ifade ediyor.
Şapkadan tavşan çıkarırcasına yukardan dayatılan bir aday yerine, dahası (adalet yürüyüşü dinamikleriyle) tabandan gelen bir adaya geçit verilmesi gerektiğini ileri sürüyor.
Strasbourg’daki “tarihi” buluşmayı aktaran Günaltay’a, Deniz Baykal’a doğrudan “aday olup olmayacağını” sorup sormadığını.. soruyorum.

‘Çok planları vardı’
Konunun dolaylı şekilde konuşulduğunu ifade eden Günaltay; Baykal’a “Mesela siz aday olabilirsiniz” dediğini; Baykal’ın buna karşın “Evet” / “Hayır” şeklinde kesin tavır almaktansa; hiçbir olasılığı devre dışı bırakmaksızın; “Önemli olan yöntem!” yanıtını verdiğini naklediyor.
Baykal ısrarla, “Esas olan, adayın kolektif süreçle belirlenmesidir” diyerek yineliyor.
Günaltay; “Baykal’ın bir sürü planları vardı” diye sözlerine devam ediyor: “Türkiye’ye dönünce, Kılıçdaroğlu ile görüşüp; bu perspektifi televizyonlarda ortaya koymayı ve savunmayı planlıyordu!”
Ne ki gecenin ilerleyen saatlerinde biten yemeğin sonunda Strasbourglu kaynağım şu iki sorunun yeterince konuşulamadığını, yarım kaldığını ekliyor:
“1. 2019 kader seçimi de son referanduma damga vuran usulsüzlüklere kurban giderse ne olacak?
2. 2019 sürecinde Türkiye yeniden kanlı bir provokasyon ya da şiddet spiraline girerse ne yapılacak? Bu senaryo için herhangi bir hazırlığınız / vizyonunuz var mı?”
Baykal, umalım ki tekrar sağlığına kavuşsun ve kendisiyle bu soruları bizler doğrudan konuşalım...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları