Kuşaktan Kuşağa Başkanlar

04 Eylül 2009 Cuma

Cumhuriyetin “devrim yasaları” arasında, 1930’da “tek partili TBMM” tarafından kabul edilen “1580 sayılı Belediyeler Kanunu” yaklaşık 75 yıl yürürlükte kaldı. Günümüzün “demokratikleşme” savlarıyla değiştirilmesine rağmen, çok daha “demokratik”ti...

Örneğin yasanın 1960’lara kadar uygulanan ilk düzenlemesinde, belediye başkanları doğrudan halk tarafından değil meclis üyeleri arasından “meclisin kararı”yla seçilirdi. Dahası, yıl sonunda “ibra” edilmezlerse, yerlerini aynı meclisten seçilen yeni başkana bırakırlardı.

Günümüzde ancak “demokratik toplum örgütleri”nde geçerli olan bu kuralın, “çok partili sistem”de değiştirilerek “demokrasi” adına “başkanlık sistemi”ne geçişimiz, demokrasi tarihimizin ne kadar “demokrat” olduğunun da göstergesidir.

Yine aynı yasa 1930’da TBMM’de görüşülürken tasarıda, “Belediye meclisi belediye başkanının emriyle toplanır” hükmü vardı. Dönemin çoğu “çizmeli” olan “tek parti” milletvekilleri buna karşı çıkarak, halkın seçtiği meclise “emir” verilemeyeceğini söylerler… uzun tartışmalardan sonra madde “davet” sözcüğü kullanılarak yasalaşır...

İşte o günden bu yana belediye başkanlarımız, artık doğrudan halkın seçtiği “reis”ler bile olsalar, meclislerini emirle değil davetle toplantıya çağırırlar. Bu demokrasi kültürünü de 1930’ların tek partili TBMM’sine borçludurlar...

Başkanların doğrudan halk tarafından seçilmeleri giderek “tek kişi yönetimleri”ni yaratmıştır. Özellikle günümüzün belediyeleri, başkan hangi siyasi görüşten olursa olsun, adeta “demokratik kral”lıklar gibidir.

O kadar ki, kimi kentlerimizin yakın geçmişteki ünlü başkanları arasında, halk tarafından “kral” unvanı verilenler bile vardır. Kentlerimizin siyasal tarihleri de başkanların bağlı oldukları siyasal partinin ya da görüşün değil, doğrudan “başkanın adı”yla anılır...

İşte böyle bir süreçte, kimi kentlerimizdeki “sürekli seçilen” belediye başkanlarının, yani “kuşaktan kuşağa sevilen kral”lar olmalarının hangi özelliklerinden kaynaklandığını merak edince, ilginç sonuçlara ulaştık...

Kimi başkanlarımız gerçekten “kente ve topluma hizmet aşkı”nın simgeleri olarak yeniden seçilirlerken, kimileri de “seçim kazanma becerileri”yle üst üste göreve geliyorlar.

‘Kitap’ta anılacaklar

Bu araştırmanın Cumhuriyet’te yazı dizisi olarak sunduğumuz bölümünün “pehlivan tefrikasına dönüşmemesi” için, sadece 29 Mart 2009 seçimlerinde en az 3. kez seçilen başkanlarımızı kapsıyor.

“Artık” aday olmayan veya seçilemeyen ya da geçmişte üst üste çok sayıda seçim kazanmış başkanlarımızın öykülerini ise aynı araştırmanın “kitap” çalışmasında “kent ve demokrasi tarihimiz”e bir katkı olarak sunmayı planlıyoruz.

Bu nedenle, örneğin Muğla’nın tarihi dokusunu koruyan kent olmasındaki öncü başkanı Erman Şahin; ülkemizdeki “kent konseyi” kavramının önderlerinden Urla’nın başkanı Bülent Baratalı; Mardin’in Ömerli ilçesinde “değişmez” başkanlığın simgesi rahmetli Rıfat Altındağ; Kars’ın çağdaş ve kimlikli gelişmesini başlatan Naif Alibeyoğlu, Beypazarı’nı tarihiyle ve kültürüyle ayağa kaldıran Mansur Yavaş, büyük mimar Koca Sinan’ın Ağırnaslı hemşerisi Mehmet Osmanbaşoğlu... gibi yakın geçmişin “kuşaktan kuşağa” seçilen başkanlarını kitabımızda bulabileceksiniz...

Dizimizdeki başkanlar ilk seçildiklerinde, örneğin ilkokula başlayan çocuklar, şimdi yetişkin birer “seçmen” oldukları gibi, aynı göreve aday bile olabilecek yaştalar. İşte, son yerel seçimlerin değişmez başkanları...



‘Çeyrek yüzyıl’ın değişmezleri

“Kentleşme sürecinin doğayı hızla yok etmeye çalıştığı dünyada Güre, tarihi, mitolojik dokusu ve doğal güzellikleriyle dimdik ayakta kalmayı başarabilmiş nadir beldelerimizdendir...”

Bu tanımlama, 29 Mart 2009 seçimlerinde 6. kez seçilen Güre Belediye Başkanı Kamil Saka’ya ait... Aynı yazısındaki şu vurgulamalar da kentini yönetmekten “neden vazgeçemediğini” özetliyor:

“Bir zamanlar Batı uygarlığının doğuşuna tanıklık etmiş olan Güre ve çevresi, İzmirli Homeros’un destansı şiiri İlyada’da ‘Bin pınarlı İda’ olarak anılan Kaz Dağları’nın eteklerinde, efsaneleri, havası, suyu, denizi ve yemyeşil dokusuyla ‘Ege’nin gözbebeği’dir...”

Yaşamını işte bu güzelliklere adadığı için 25 yıldır üst üste seçilen Kamil Saka, CHP’nin kıdemli başkanı olmasına rağmen 2009’da partisince aday gösterilmeyince, “halkın ısrarı”yla “bağımsız” girdiği seçimleri de açık farkla kazandı. Saka’yla çalışmak isteyen meclis üyeleri de yine CHP’nin tutumu yüzünden ÖDP’den aday oldular...

Başkan Saka, seçim zaferinden sonraki açıklamasında şunu söylüyordu:

“Güre’nin demokrasinin beşiği olduğunu kime unutmasın...”

Melih Gökçek 1984’ten beri Ankara’nın belediye hizmetlerinde söz ve karar sahibi...

Başkent’in ‘muhafazakâr’ başkanı

İ. Melih Gökçek’in ilk yerel yöneticiliği, 1984’te ANAP’tan kazandığı Keçiören Belediye Başkanlığı... 89’da seçilemeyince, 91 seçimlerinde Refah Partisi’nden (RP) önce milletvekili oldu; 1994 yerel seçimlerinde de Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi...

RP kapatılınca Fazilet Partisi’ne geçen Gökçek, 1999’da yeniden seçildikten sonra 2004 ve 2009 seçimlerini de kazanarak, Ankara’daki AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda şimdi 4. dönemini yürütüyor... Gökçek 84’te kenti yönetmeye başlarken doğan Ankaralı çocukların, 2014’te 30 yaşına geldiklerinde, aynı başkanı aday olarak görüp görmeyecekleri merakla bekleniyor...

Halfeti’nin Kuveran köyünde doğan Gökçek’in babası, Adalet Partisi’nin Gaziantep il başkanıydı. Ailesindeki “sağ” siyasete bağlılığıyla başladığı “siyasal bilgiler” eğitimini “gazetecilik”le sürdüren Gökçek’in ilk kamu görevi ise Çalışma Bakanlığı özel kalem müdür yardımcılığıydı...

Özellikle “kent dokusunu tahrip eden -kent içi- karayolu kavşakları”yla eleştirilen Gökçek, milletvekili seçildiği 91’den bu yana “muhafazakâr” kimliğiyle siyaset yapmasına rağmen, kentin tarihi semtlerine ilgisizliği nedeniyle de sürekli sorgulanıyor.

Ne var ki “seçim kazanma” konusundaki “kanıtlanmış” yetenekleriyle, 29 Mart 2009 seçimlerinde CHP’li ve MHP’li güçlü rakiplerini bile geride bırakmayı başardı...

Aytaç Durak’ın belediyecilik dışındaki uzmanlığı ‘Her koşulda seçim kazanmak’...

Adana’nın ‘her parti’den başkanı

29 Mart 2009 seçimlerinde “son partisi” AKP’den aday gösterilmeyince “ilk partisi” MHP’den yarışa girerek Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı yeniden kazanan Aytaç Durak, aynı zamanda Türkiye Belediyeler Birliği’nin de yıllardır değişmez başkanı...

İnşaat mühendisi olan ve ilk kamu görevlerini DSİ ile YSE’de yapan Durak, 1980’e kadar AP’den 4 dönem Adana Belediye Meclis Üyeliği yaparken, aynı zamanda 2 bin konut üreten bir müteahhit olmuştu...

1984 seçimlerinde MHP’den belediye başkanı seçilen ancak 1989’da kaybeden Durak, 1994 seçimlerini kazanmıştı… 99 seçimlerinde yeniden başkan seçilince, “iktidarla yakın işbirliği”ni önemseyerek AKP’li başkan kimliğini yeğleyen Durak, şimdi de ilk partisi MHP’nin başkanı olarak Adana’da “5. dönem”ini yürütüyor...

Aytaç Durak’ın “şehircilik başarım” dediği “Yeni Adana” projesi, tarihi ve “asıl” Adana’nın “sorunlarıyla baş başa” terk edilerek “tarla”ların imara açılmasıyla yeni bir kentin yaratılması... Bu nedenle akademik ve uzman çevrelerden eleştiri alsa bile, seçim sonuçları, Adanalıların bu uygulamayı onayladıklarını gösteriyor.

Benzer şekilde Türkiye’nin “en pahalı” raylı sistem projesi olmasına rağmen, uzmanların “en plansız uygulama” dedikleri ve yıllardır bitirilemeyen “Adana metrosu”nun da Aytaç’a verilen desteği olumsuz etkilememesi, yerel demokrasi ile halkın öncelikleri arasındaki ilişkileri irdeleyen toplum bilimcilerin “çözemedikleri” bir Adana gerçeği...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları